Çok bilinen Temel fıkrasını hatırlar mısınız?
Temel uçsuz bucaksız ve ıssız çölde tek başına yürümekteymiş... Birden kum tepelerinin ardından bir adam çıkagelmiş. Temel'e yaklaşmış ve "Merhaba" demiş. Temel adama şöyle bir bakmış ve "Bana mı dedin" diye sormuş.
Bu fıkrayı neden hatırladığıma gelince...
Dün Hürriyet'te Ertuğrul Özkök'ün Akil İnsanlar'a ve Barış Süreci'ne ilişkin yazısını okurken, Hürriyet'in sahibi Aydın Doğan'ın 4 Ocak 2013'te yazarlarına gönderdiği mektup aklıma geldi ve bu nedenle o fıkrayı hatırladım.
Aydın Doğan'ın mektubu şöyleydi:
"Değerli arkadaşlarım; Ülkemizde, son günlerde, terör sorununun çözümü ve Kürt sorunu ile ilgili önemli bazı gelişmeler yaşanıyor. Sürecin seyrini objektif biçimde izlemek ve özgürce yorumlamak temel işlevimiz olmakla birlikte, ülkemizin menfaatleri açısından yüksek derecede sorumlu bir yayıncılık çizgisi izlemek de görevimizdir.
Yüksek sorumluluk örneği
Bu bakımdan, bu süreç boyunca, barış dilini korumaya, süreci olumsuz etkileyebilecek çatışmacı yaklaşımlardan kaçınmaya özen göstermeliyiz. Söylemimizi, sözcüklerimizi seçerken, yaratacağı algıyı göz önüne alarak hareket etmeliyiz.
Hepinizin, gazetecilik ilkeleriyle birlikte, yüksek sorumluluk içinde hareket edeceğinize güvenim tamdır. Sevgilerimle. Aydın Doğan"
Ertuğrul Özkök'ün bu mektubu yazana "Bana mı dedin" diyeceğini düşündüren yazısındaki bazı cümlelerini alıntılamak gereksiz.
Barış Süreci'nin sonunda Güneydoğu'nun bir "Kürt Federasyonu"na dönüştüğünü, "Barışçı Ayrılık" fikrinin Türklerde de "Kürtlersiz büyüme" düşüncesini yaygınlaştırdığını yazmış Özkök.
Dostça ayrılma süreciymiş
Konuyu şöyle noktalamış:
"Ailelerde olduğu gibi toplumlarda da 'dostça ayrılık' bazen iki tarafa en büyük yararı sağlayan çözüm olabilir. Akil insanlar süreci işte bu alternatifleri de rahatça konuşmamıza imkân sağladığı için son derece yararlı olmuştur."
"Barış Süreci"ni "Bölünme Süreci" olarak sunan bu yazıyı okurken mektubunda "Söylemimizi, sözcüklerimizi seçerken, yaratacağı algıyı göz önüne alarak hareket etmeliyiz" diyen Aydın Doğan, herhalde "Beni bir tek Ertuğrul anladı, o da yanlış anladı" diye düşünmektedir.
Pişirilen provokasyon
Ama olur böyle şeyler...
İyisi mi bir de akil insanlardan birinin yorumundan alıntı yaparak yazıyı noktalayalım... Murat Belge Taraf'ta şöyle anlatmış yaşadıklarını:
"Güney-doğu illerinde ikinci haftamızı doldurarak döndük. Bu, daha epey süre böyle devam edecek. Bahçeli ile İşçi Partisi'nin pişirmeye çalıştıkları provokasyon, izlediğim kadarıyla, çalıştıkları yerlerde de pek fazla tutmuyor; birkaç tekil olayın ötesine geçemiyor. Geneldeyse, 'Barış Süreci' olsun ve devam etsin isteyenlerin oranı yükseliyor. Bizim gidip geldiğimiz bölgedeyse, o provokasyonların hiçbir etkisi yok."