Şanslıysanız hayat deneyimlerini özümseyip doğru değerlendirmiş ve bunları çevreleriyle paylaşabilen bilge insanları tanırsınız.
Bu şansınızın farkındaysanız tanıdığınız bilge insanlardan aldıklarınızı unutmazsınız.
O bilgileri zihninizin derinliklerinde korursunuz...
Tanıdığım bilge insanlardan biri de Şerafettin Elçi'ydi.
Son olarak bir panelde birlikteydik.
Konu "Kültür ve Farklılıklar"dı.
Konuşmacılar genel olarak Anadolu kültürünün zenginliklerinden söz etmekte ve bu toprağın farklı kültürleri de bir arada yaşattığını söylemekteydiler.
Söz sırası Şerafettin Elçi'ye geldiğinde "Öncelikle bilmemiz gereken bir gerçek var" diyerek konuşmasına başladı ve şöyle devam etti:
Mezopotamya kültürü
- Yaşadığımız coğrafyada sadece Anadolu kültürü yoktur. Bu coğrafyada Mezopotamya kültürü de vardır ve Mezopotamya kültürü Anadolu kültürünün anti-tezi değildir... Önemli olan Anadolu kültürünü kutsarken Mezopotamya kültürünü yok saymamamızdır.
Şerafettin Elçi daha sonra kuşaklar boyu yok sayılan Mezopotamya kültürü ile Anadolu kültürü arasındaki ortak zemini çarpıcı örneklerle anlatmıştı.
Yaşar Kemal'in Şerafettin Elçi için söyledikleri benim de duygu ve düşüncelerimi yansıtıyor:
Bilge insanlar
"Şerafettin Elçi, Kürt tarihini, kültürünü, edebiyatını derinlemesine bilen, Türkiye'deki Kürtlerin sorunlarını yakından bilen bir siyaset adamıydı. Türkiye'nin demokratikleşme arayışı, namuslu ve tutarlı bir sesini yitirdi. Türkiye'de insanca ve kardeşçe yaşamak isteyen herkesin başı sağ olsun. O bir kahramandı."
Başta da söylediğim gibi şanslıysanız Şerafettin Elçi gibi bilge insanları tanır ve bazen onların seslendirdiği bir cümleden bile kafanızdaki sayısız soruya cevap bulabilirsiniz.
Mesela Kemal Tahir, mesela Turgut Özal, mesela Turan Güneş benim tanımak ve dost olmak şansını elde ettiğim böyle bilge insanlardı.
Örneğin Kemal Tahir yok yere yıllarca cezaevinde yatırılmasına karşın, ne ülkesine ne de insanlarına küsmüştü.
Bütün derdi Türk tarihinin ve siyasetinin şifrelerini çözebilmekti.
Kemal Tahir babamın arkadaşıydı sonra da benim arkadaşım olmuştu.
Turgut Özal da içeride ve dışarıda edindiği engin deneyimlerini, Türkiye'nin gelişmesine ve insanların ortak geleceğe olan inancını pekiştirmeye aktarmayı, bir yaşam tarzı olarak seçmişti.
TBMM'deki tören
Turgut Özal insan zaaflarını anlayışla karşılardı ama tahammül edemediği şey aptallık ve anlayışsızlıktı.
Turan Güneş de Doğu ile Batı düşüncesinin sentezini yapabilmiş, CHP'nin devletçiliğine karşı Demokrat Parti'nin halkçılığını bu partiye taşımaya çalışmıştı...
TBMM'deki cenaze töreninde çok farklı siyasetçilerin Şerafettin Elçi'yi uğurlamaları, Anadolu ve Mezopotamya kültürlerinin yarattığı bir sinerjiyi yansıtmaktaydı sanki.
Keşke MHP'liler de orada olsalardı.