Terörden siyasi rant sağlamak eğilimi, Türk demokrasisinin yeni hastalığı...
Siyasi iktidarın Kürt realitesini demokrasi ve insan hakları çizgisine oturtmak için attığı adımlar yetersiz bulunabilir.
Bu gerçeği bir sorun olmaktan çıkartmak için izlenen siyasetteki eksikler ve aksaklıklar eleştirilebilir.
Ama PKK'nın terör eylemlerinden ötürü siyasi iktidarın zayıflamasını ve yıpranmasını beklemek ya da bu eylemlere karşı tepki göstermek yerine PKK'lılarla kucaklaşmak, en hafif söyleyişle ayıptır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine sadık kalacağınıza yemin ederek, milletvekili olmuşsunuz.
Halktan toplanan vergilerle size devlet maaş veriyor...
Milletvekili olmanın bütün avantajlarından yararlanıyorsunuz.
Biraz insaf...
Daha da ötesi var.
Resmi ideolojinin "Kürt realitesi"ni yok sayan öğeleri Anayasa'dan ve hukuktan temizlenmiş.
Anayasa Mahkemesi artık tabanı Kürt seçmenlerden oluşan partileri musluk kapatır gibi kapatamıyor.
Tabular yıkılmış, çağdışı yasaklar buharlaşmış.
Bu soruna "Siyaset alanı" açılmış.
Devlet terör odakları ile diyalog arayışına bile girmiş... Amaç artık kan dökülmesini önlemek ve silahların yerine çözüm arayışlarının geçmesini sağlamak.
Bu noktada terör eylemlerinden siyasi rant çıkartmaya çalışmak, ne demokrasiye, ne insanlığa, ne de ahlaka sığar.
İçişleri Bakanı'na saldıranlar yerine Bakan'a çatmak, akıl çarpılması değil midir?
Ne demek istiyor?
BDP'li bir siyasetçinin silahlı bir teröristle kucaklaşması onun teröriste "Aferin, ölmeye ve öldürmeye devam edin" demesi anlamına gelmez mi?
PKK'nın şiddet eylemlerini sivil siyasetin çözüm üreten yöntemleri karşısında daha doğru bulan bir milletvekilinin bırakın TBMM'deki yerini, demokratik siyasette yeri olabilir mi?
Yazık ve ayıp...
Bu arada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da her konuda bir şeyler söylemeye hazır tweetçi görüntüsünden kendisini çıkartması gerekiyor.
Birtakım siyasetçiler PKK'lılarla kucaklaşırken "Devlet neredeydi" diye sorması gereken en son kişi Kılıçdaroğlu olmalı değil mi?
Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile birlikte 9 askerin şehit olduğu Gediktepe'deki mevzilerde fotoğraf çektirirken, devletin nerede olduğunu öğrenmiş olması gerekmiyor mu?
Terör kime yarar ki?
Veya CHP'li milletvekili kaçırıldığında, neden kendisi de kalkıp Tunceli'ye gitmedi de işi devlete bıraktı?
"Oslo görüşmeleri" ile kaçırılan milletvekilinin PKK'yla girdiği diyalog, aynı zeminde ele alınacak olaylar mıdır?
Terörle mücadelede ön cephe güvenlik güçlerinindir. Bu bir siyasi partinin veya bir siyasi iktidarın cephesi değildir ki.
Oradaki başarısızlıklar, iktidar kadar muhalefeti de, tüm devlet ve demokratik kurumlarla birlikte olumsuz etkiler.
Terör eylemleri hiçbir partiyi iktidara taşımaz.
Sadece sivil siyasetin alanı daralır. Toplum kesimlerindeki kin ve nefret duyguları keskinleşir.
Bu gerçeklerin herkes tarafından hatırlanması en içten beklentimizdir.
Terör rantı ile beslenmeye çalışanların sindirim sistemleri bu gıdayı hazmedemez.