İnsanları diğer yaratıklardan ayıran en büyük özelliklerden biri de "Kader" (veya yazgı) denilen olguyu değiştirebilme yeteneğidir.
Belki "Gelişmişlik"le "Gelişmemişlik" arasındaki farkı da ifade eder bu durum.
Gelişmiş insanlar ve toplumlar artık değiştirilmeleri ya da yenilenmeleri gereken anlayışlara ve durumlara "Böyle gelmiş böyle gider" anlayışı içinde yaklaşmaz.
İngiliz dilinde kimin ürettiği bilinmeyen şöyle bir anonim söylem var:
"Düşüncelerine dikkat et bunlar söze dönüşebilir,
Sözlerine dikkat et bunlar eyleme dönüşebilir,
Eylemlerine dikkat et bunlar alışkanlıkların olabilir,
Alışkanlıklarına dikkat et bunlar kişiliğini oluşturabilir,
Kişiliğine dikkat et o kaderini belirleyebilir."
Kısır tekrarlar
Gerek bireysel ilişkilerimizde gerekse toplumsal ve siyasal yaşamımızda, dikkat etmeden seslendirdiğimiz düşüncelere dayalı eylemlerimizin, sonunda alışkanlıklara dönüştüğünü ve kaderimizin kısır tekrarlardan oluşan öyküye benzediğini görmedik mi?
İktidar-muhalefet ilişkilerinin siyasi rekabet düzeyinde olmaları gerekirken, kan davasına benzeyen kamplaşmalar bu nedenle yaşanmadı mı?
Şiddet kaderimiz mi?
Askeri darbeleri, siyasi ve ekonomik krizleri yaşadığımız dönemlerde, karşıt görüş sahipleri bunlardan çıkış yollarını arayacak yerde birbirleri ile kavga etmeyi yeğ tutmadılar mı?
Demokrasi kültürünün en vazgeçilmez öğeleri olan asgari müştereklerde birleşmek ve uzlaşmak yerine, birinin ak dediğine diğerinin kara demesi topluma "Siyaset etmek" şeklinde sunulmadı mı?
Sonuç ortada...
"Kürt realitesi" ile "Şiddet"i birbirinden ayıramıyoruz.
Mesela bu trajik durum bizim siyasal kaderimiz mi?
AK Parti'nin de, CHP'nin de, MHP'nin de, BDP'nin de bu kaderi değiştirebilecekleri bir uzlaşma zeminini bulmak imkânsız mı?
Veya tutukluluğun ceza yerine geçtiği, düşünce suçu ile terör eylemlerinin aynı kefeye konulduğu hukuksal çarpıklığı yıllardır tartıştığımız halde, ilgili yasaları neden hala değiştiremedik?
Hepsi insan yapımı
Şu "Heybeliada Ruhban Okulu"nu neden açamıyoruz mesela?
Sözünü ettiğim tüm bu durumlar insanların aldığı kararların sonunda gündemimize girmiş yanlışlıklardır.
İnsanların kararlarından oluşan yanlış durumları kader olarak kabul etmek, çözümsüzlüğe dönük alışkanlıklarımızla siyasi kişiliğimizi oluşturmak ve bu yanlışları değiştirememek "Gelişmemişlik" değil midir?
"Bilişim Çağı geldiği için her şey eskisinden farklı olacak" diye düşünenler Türkiye'deki söz konusu durumlar için herhalde, "Yapay zekâ doğal umursamazlıklarla baş edemez" diyorlardır.