Bir Osmanlı-Türk insanı olarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşadığınızı hayal edin.
Devletiniz üç kıtada egemen olmuş.
Avrupa'nın kralları, sizin sadrazamınızla aynı düzeyde kabul ediliyor.
Mimarlık tarihinde iz bırakan Süleymaniye gibi yapıtlar, İstanbul'un siluetini yeniden şekillendirmekte.
Şimdi kendi kendinize sorun.
O dönemde yaşamış olmak ister miydiniz?
Tahta halef olan şehzadenin bile veya Padişah'ın can kardeşi olan sadrazamın bile padişahın bir sözü ile boğdurulduğu o dönemde yaşamak ister miydiniz?
Zaman tüneline girip yüzyılları aşalım ve Cumhuriyet'in kurumlarının oluşturulduğu, 10'uncu Yıl Marşı'nın söylendiği 1930'lu yıllarda yaşamak ister miydiniz?
Yıllar yarlardan vefasız
İlle de adınızın İzmir Suikastı vesilesiyle İstiklal mahkemesi sanıkları arasında bulunduğunu veya Dersim'de mağaralara saklanan ailelerden birinin ferdi olduğunuzu varsaymayın.
Serbest Fırka'ya üye olduğunuz için Üniversite Reformu vesilesiyle mesleğinizin sonu da gelmiş olabilir. Ya da eleştirel yaklaşımınızdan dolayı, gazetecilik yapmanız yasaklanabilir de...
İsterseniz daha yakın zamanlara gelelim.
1990'lı yılların sonlarına gelelim isterseniz.
Sahip olduğunuz gazeteler ve televizyon istasyonları ile siyaset üzerinde büyük ağırlık kazanmışsınız. Kamu ihalelerinden pay alıyorsunuz, size bankalar veriliyor...
Ama siyaset üzerinde sizin kadar ağırlık sahibi olan darbeci askerler de, sizden hizmet bekliyorlar.
Cuntacılar hizmet bekler
Bu hizmetler arasında bazı gazetecilerin düzmece belgelerle hedef kılınmaları, istenmeyen şeyleri yazanların susturulması ve haberler yayınlanarak toplumun "Şeriat geliyor" endişesine kapılması da bulunmakta.
Ama öylesine görkemli bir hayat yaşamaktasınız ki...
Mesela her yıl yatınızı, özel uçağınızı yenilemektesiniz.
Daha sonra olacakları bilmeseniz de o dönemi yeniden yaşamak ister miydiniz?
Kısacası insanlar yaşadıkları dönemin kıymetini bilmeliler.
Yine soralım.
Adınız Nâzım Hikmet olsaydı ve daha sonraki yıllarda olacakları da bilmiş olsaydınız, 1941 yılının Kasım ayında bu şiiri yazar mıydınız?
20'nci Asra Dair
"Uyumak şimdi, uyanmak yüz yıl sonra, sevgilim.../ Hayır, kendi asrım beni korkutmuyor, ben kaçak değilim./ Asrım sefil, asrım yüz kızartıcı, asrım cesur, büyük ve kahraman./ Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman./ Ben yirminci asırlıyım ve bununla övünüyorum./ Bana yeter yirminci asırda olduğum safta olmak/ Bizim tarafta olmak ve dövüşmek yeni bir âlem için.../ Yüz yıl sonra, sevgilim.../ Hayır, her şeye rağmen daha evvel. / Ve ölen ve doğan ve son gülenleri güzel gülecek olan yirminci asır/ (benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem),/ senin gözlerin gibi, Hatçem, güneşli olacaktır..."