Yakup Kadri Karaosmanoğlu ebedi gerçeği ne güzel ifade etmiş Erenlerin Bağı'nda...
"-Yıllar yarlardan yarlar yıllardan vefasız... Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Tevekkül güç, isyan vahim; felek hiç rahmetmeyecek mi? Heyhat, aziz dost, onu döndüren kara bahtın kasırgası..."
Turgut Özal'ın ölümünün üzerinden 18 yıl geçmiş.
Yakup Kadri'yi bir kez daha okurken yukarıdaki cümlelere yine takıldım.
Şiirsiz düz yazı ile de anlatılabilirmiş demek ki bunlar... "
Arasıra, ahiretten haber gelseydi, ölüm bu kadar müthiş olmayacaktı" da demiş Yakup Kadri...
"Dün"ün uzak geçmiş kadar geride kaldığı bugünkü kuşaklar için, Yakup Kadri de, Turgut Özal da, Fuzuli veya Sokullu Mehmet Paşa gibi tarih sayfalarındaki isimler şimdi.
Özal'lı yıllar
Oysa benim kuşağım "Özallı Yıllar"ı yaşayarak bugünlere farklı bakmayı öğrendik...
"Devletçilik"ten "Karma ekonomi"ye geçmeyi değişim zanneden bir kuşaktır bu...
İsviçre'deki bir bankada parası bulunmaktan öteye, üzerinde birkaç dolarla yakalanmak da insanı cezaevine gönderecek suçlardı.
Yurt dışına iki yılda bir, o da Merkez Bankası'ndan 200 veya 400 dolar tahsisli döviz alınabildiği zaman çıkılabilirdi.
Yunanistan'ın Rodos Adası'ndaki turistik yatak sayısı tüm Türkiye'deki turistik yatak sayısından fazlaydı.
Tüm ihracat gelirlerimiz petrol ithalatımızı karşılamaya yetmezdi.
Gökdelen denilince aklımıza Barbaros Bulvarı'ndaki Kara Yolları'nı 12-13 katlı binası, oto-yol denilince de İstanbul-Gebze arasındaki 40-50 kilometrelik çift taraflı yol gelirdi.
Koç'un endişesi
Türk Lirası'nın konvertibiliteye kavuştuğu 32 Sayılı Karar çıktığı gün Vehbi Koç beni aradı.
-Senin Özal hayatının hatasını yaptı. Şimdi halk bankalara saldırıp ellerindeki liraları dövizle değiştirmek isteyecek, bankalar çökecek, dedi...
Bu sözleri Özal'a anlatınca gülümsedi...
-Vehbi Bey de bir gün ekonominin evrensel gerçeklerini anlayacak... Döviz de mallar da gerçek fiyatları verilince hiç tükenmezler, dedi. "Serbest kur", "Serbest faiz" ve "Sübvansiyonsuz fiyat" üçlüsünün pazar ekonomisinin sihirli şifreleri olduğunu Özal öğretti bizim kuşağa.
Dar kapsamlı bir toplantıda TÜSİAD'ın ağır toplarından biri Özal'ı eleştiriyordu.
Özal kürsüye geldi,
-Sizlerin bir kuşak önceniz esnaftı... Dünün bakkal veya aktar çocuklarının bugün kendinizi Türkiye'nin hakim sınıfı veya aristokrasisi gibi sunmanızı kabul etmek mümkün değildir, dedi.
Saddam'ın Kuveyt'i işgal ettiği gün İstanbul'da denize giriyordum. Telefona çağırdılar... Karşımda Cumhurbaşkanı Özal vardı.
-Hemen uçağa bin Ankara'ya gel... Haritalar değişiyor, seninle bunları konuşmalıyız, dedi.
Mağarada yaşıyorlar
Ertesi gün Çankaya'da Özal'la karşılıklı oturmuştuk.
-Beni buraya çağırdınız, teşekkür ederim... Ama bu konuları asıl konuşmanız gereken kadrolar Ankara'da değil mi, diye sordum.
Özal "Ankara'dakilerin çoğu mağarada yaşıyor, dünyada nelerin değiştiğinin farkında değiller" diye geçiştirdi konuyu.
O görüşmemizi Sabah'ta "Haritalar değişiyor" manşetiyle haberleştirmiştim.
Gece sabaha karşı telefon çaldığında arayanın Özal olduğunu bilirdim... Aynı şekilde o gece Özal'ın benim dışımda en az 20 kişiyi daha aradığını da bilirdim.
Antenlerini Türkiye'nin her kesimine ve dünyaya açmıştı.
Yeni olan ne varsa onu yakalamak istiyordu.
Arkadaşım Özal
New York'ta ilk CD-Rom'u gördüğümde bir kendime bir de Özal'a almıştım.
Hayatını bana anlattığı söyleşiyi yaparken, ara verdiğimizde bilgisayar başında oyun oynayarak zamanı geçirirdik.
O kadar uzak bir geçmiş gibi ki Özal'lı yıllar...
İnternet henüz yoktu.
Türkiye'ye GSM cep telefonları gelmemişti.
Ama Özal bugün yaşayan, canlı pek çok siyasetçiden hâlâ daha ileride.
Hâlâ "Köprüyü sattırmam" çizgisinde siyaset yapanları görmüyor musunuz?
"2'nci Değişim Programı" hâlâ Türkiye için ileri hedefler taşımakta.
Turgut Özal, ayrıca benim çok sevdiğim bir arkadaşımdı.