Acaba Amerika ve NATO, İngiltere'ye müdahale etmek için karar alırlar mı?
Baksanıza Londra'da cumartesi günü olup bitenlere...
Hyde Park'taki İşçi Partisi'nin ve sendikaların (TUC) düzenlediği hükümeti protesto mitingine 250 bin kişi katılmış.
Göstericilerin bir bölümü Oxford Caddesi'ndeki mağazaların vitrinlerini kırmış; Bank of Scotland'ın, HSBC'nin şubelerine saldırılmış, Picadilly'deki Ritz Oteli'ne ateşli cisimler (BBC bunları "missiles" yani "füzeler" olarak niteliyor) atılmış, Oxford Circus'da sokak ateşleri yakılmış...
Mitingin ve eylemlerin gerekçesi, İngiliz hükümetinin kamu harcamalarında kısıntıya gitmesi.
Bütçeyi denkleştirmek için sosyal güvenlik sistemini daraltan harcama kısıntıları yapılırken, bir yanda da Kraliyet ailesi Prens William ile Kate Middleton'un 29 Nisan'da Westminster Katedrali'nde yapılacak olan evlilik törenlerine ve Clarence House'daki düğün şenliklerine hazırlık yapmakta.
Garip bir dünya
Dünya halleri böyle işte...
Kaddafi Libya'sındaki kamu harcamalarında hiç kısıntı yoktu.
Suudi Arabistan'da ise bırakın kısıntıyı, Kral "Kendi cebinden" 35 milyar dolar karşılığı bir parayı halkına dağıtmaya karar verdi.
Ah bu demokrasi yok mu?
"Halklar" sokağa dökülüp hükümetleri protesto ettikleri zaman bu her ülkede farklı istekleri ifade ediyor.
Bazen hükümet "Rejim" anlamına da geliyor.
İngiltere'de Stroud kasabasındaki fabrikada işçilik yaptığım 1960'ların başındaki dönemi hatırlıyorum. Tezgâh başındaki emekçi arkadaşlarım haftalık ücretlerini aldıklarında, kesintilere bakıp söylenmeye başlarlardı.
En yararlı "Tory"
O sırada Kraliçe hamileydi.
İşçiler kesintileri "Kraliçe'nin bebeğinin bezlerinin parasını bizden alıyorlar" diyerek yorumlarlardı.
Bir bölümü de "Tory" diye bilinen iktidardaki Muhafazakâr Parti için şu yorumu getirirlerdi:
- Dünyadaki tek yararlı Tory "Lavatory" dir. (Lavatory tuvalet oturağı anlamında kullanılıyor burada).
Hep Suudi Arabistanlı milyarderin öyküsünü hatırlıyorum.
Bu milyarder Cidde çevresindeki çölde görkemli bir saray yaptırmış.
Sonra bu sarayın bahçesine bakması için İskoçya'dan bir bahçıvan getirmiş.
Bahçıvana "Bu bahçenin İskoçya'daki bahçeler gibi yemyeşil çimenlerle kaplanmasını ve ulu ağaçlarla bezenmesini istiyorum" demiş.
Bahçıvan da "Bu mümkündür, ancak çimenlerin tohumlarını attıktan sonra günde üç defa 300 yıl sulamamız gerekecek" diye cevap vermiş Suud'lu milyardere.
Demokrasi de, hukuk da, insan hakları da bu çimler gibi 300 yıl sulandıktan sonra mı yeşeriyorlar acaba?
Rejim ile iktidar farkı
Londra'da kalabalıklar yüzlerce yıldır sokaklarda bir şeyleri protesto ederler.
İşçiler Muhafazakârlara hep kızarlar ama onlara oy verip iktidara da getirirler zaman zaman.
Kimse rejimi değiştirmeyi düşünmez.
Çünkü iktidarları seçimle değiştirebileceklerini bilirler.
Hani bir eski deyiş vardır...
- Sonunda dünyada iki kral kalacaktır.
Bunlardan biri iskambil kâğıtlarındaki, diğeri de İngiliz tahtındaki kral olacaktır.
Kısacası Amerika ve NATO, halk sokağa döküldü diye İngiltere'ye müdahale etmek için karar almayacaklardır.
Libya'da sokağa dökülen halk Trablus sokakları ile Londra'nın sokakları arasındaki farkın farkında değildi...
Kaddafi'nin oğulları da kendilerinin Kraliçe'nin oğulları olmadıklarının bilincinde değillerdi herhalde.