Necmettin Erbakan "Siyasal İslam" gerçeğini Türk çok partili demokrasisine kabul ettiren çok önemli bir siyasetçidir.
Sosyo-politik gerçeklerin görmezden gelindiği veya bastırıldığı ülkelerdeki patlamaları yine izlemekteyiz.
Erbakan'ın "Milli Görüş"ünün siyasal partiler içinde seçmenin tercihine sunulabilmesi sayesinde, Türkiye'de bu eğilim sokak ayaklanmaları yoluyla değil, parlamentoda temsil edilerek varlığını sürdürdü.
Bu gerçeği hafife alan ve yok etmeyi amaçlayan 28 Şubat post-modern darbesinin mimarlarının ve kalfalarının sonunda içine düştükleri durum, siyasette gerçekçiliğin ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır.
Sonuçta Erbakan'ın yetiştirdiği kadrolar iki dönemdir Türkiye'yi yönetiyorlar.
28 Şubat ideolojisine kaderlerini bağlayan siyasal kadrolar ise seçim barajlarının altında kalmışlar ve partilerini de yokluğa mahkûm etmişlerdir.
Gecikmeli bir davranış
Erbakan'ın önemini vurgulamak, onunla aynı siyasi görüşleri paylaşmak anlamına gelmiyor.
Erbakan'ın topluma sunduğu bazı projeler gerçek ötesi hayalleri ifade ediyordu.
Bana göre en büyük yanılgısı da, Başbakan olarak hedef alındığı 28 Şubat 1997 MGK muhtırasının sonuçlarını doğru biçimde tahlil edememesiydi.
Bu muhtıra ertesinde kendisiyle yaptığım görüşmede "Askerler bana değil, Çiller Hanım'a karşı" değerlendirmesini yapmıştı.
O dönemdeki koalisyon protokolünün gereklerini gecikerek yerine getirdi. Hemen Başbakanlık görevini Çiller'e devredip, birlikte erken seçim kararı alsalardı, post-modern darbecilerin parlamentodaki tabloya müdahale etmeleri mümkün olmayacaktı.
Ama Erbakan'ın "D-8 Zirvesi'ne kadar Başbakan kalacağım" demesi yüzünden post-modern darbeciler zaman kazandılar ve demokrasi rafa kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Demirel'in hükümet kurma görevini Çiller'e vermesi gerekirken, devlet kuşu Mesut Yılmaz'ın başına konduruldu.
Bütün bunlar geride kaldı.
Erbakan'la son olarak Saadet Partisi'nde Numan Kurtulmuş'un ayrılması ertesinde Genel Başkan olduğu günlerde konuştum.
Hakkında yazdığım bir yazıdan ötürü beni aradı ve teşekkür etti.
Merhumu iyi bilirdik
Onu 1970'li yıllardan başlayarak yakından tanıdım.
Öğrenciliğinden başlayarak son gününe kadar çok çalışkan bir insandı.
İdeolojik takıntıları elbette vardı.
Bir maraton koşucusuydu.
Her kapatılan partisinin ertesinde yeni bir partiyi kurabiliyordu.
Kitleleri peşinden kuşaklar boyu sürükleyebilen karizmaya sahipti.
Saygılı ve özenli davranışlara sahipti.
Cenaze namazını kıldıran imam Erbakan için "Merhumu nasıl bilirdiniz" diye sorduğunda "İyi bilirdik" diyecek cemaat içinde ben de varım.
Ona hakkımızı helal ediyoruz ve çok partili demokrasimize katkılarından ötürü teşekkür ediyoruz.
Neticede unutmayalım ki ölümden öteye köy yoktur.