Genel seçime giden bir siyasi parti için gündemin en öncelikli konusu seçimi kazanmaktır.
Seçim sonrası dönemde gündemi oluşturan söylemler, reformlar ve icraat, seçime uzanan dönemde rafa kaldırılır.
Bu durum bütün demokratik dünyada böyledir.
Başta AK Parti olmak üzere tüm partileri önümüzdeki dönemde bu açıdan değerlendirmemiz gerekiyor.
Ancak dünyadaki gelişmiş demokrasilerden farklı bir durumun bizde var olduğunu da unutmamamız gerekiyor.
Gelişmiş demokrasilerde seçim yenilgileri parti liderlerinin değişmesine dayanır.
Bizde böyle bir gelenek oluşmadığı için, sonuçta "Kronik muhalefet partileri" ortaya çıkmıştır.
Bunlar seçmenin önüne icraat programları ile değil eleştiri listeleri ile çıkarlar. İktidardaki partinin her yaptığının yanlış olduğunu söylemekle yetinmezler, iktidar partisinin liderini hedef alan ağır ifadelerle dolu seçim kampanyaları da sürdürürler.
Referandumdan ders almak
Bu stratejinin son uygulanışını da, başarısızlığını da Anayasa referandumu kampanyasında da gördük.
Dilerim önümüzdeki seçime uzanan dönemde, muhalefet farklı bir strateji ve üslupla Türk demokratik yaşamına katkıda bulunmayı dener.
Ancak bu kampanya döneminde AK Parti'nin de eskisinden farklı davranması gerekiyor.
Bu açıdan AK Parti'nin de Anayasa referandumu sonucundan ders almış olması gerekmektedir.
Seçmenler AK Parti'ye "Özgürlükçü" ve "Sivilci" bir çizgi izlediği için oy vermektedirler.
Başı örtülü olanlar da başı açık olanlar da özel yaşamlara müdahale edilmesine karşıdırlar.
Anadolu'nun sanayileşen kentlerinin yeni sınıfları da, büyük şehirlere göç eden yeni kentliler de bu açıdan "Muhafazakâr demokratlar" olarak Doğulu değil Batılı bir yaşam tarzını yeğ tutmaktadırlar.
Muhafazakâr devrimci
AK Parti de geçmiş icraatı ile "Muhafazakâr Devrimci" bir görüntü vererek, seçmen tabanını konsolide etmiştir.
Bireyin devlet karşısında ve yasaların önünde eşit konumda bulunduğu, vesayetçi veya askeri demokrasinin sona erdirildiği, her alanda haklı rekabetin egemen olduğu, özel yaşamlara saygı gösterildiği, çağdaş ve demokratik ülkelerde ne varsa bizde de bunların bulunduğu bir yaşam tarzıdır özlenilen.
Geçmişte "Siyasal İslam"ı temsil eden Erbakan partilerinin aldıkları oy oranı ile AK Parti'nin aldığı oy oranı arasındaki büyük fark, aslında "Yeni Türkiye"nin beklentilerini veya "Değişim"in yansımalarını da ifade etmektedir.
AK Parti'ye oy veren kitle içinde mukaddesatçı oylardan daha çok yarına dönük özgürlükçü, çağdaşçı ve yenilikçi beklentilerin sahiplerinin oyları vardır.
AK Parti bu değişimi yakaladığı için "Rakipsiz" iktidar partisi olmuştur.
Neden yüzde 58 evet...
Anayasa referandumundaki yüzde 58'lik evet oyu da, bu gerçeğin bir kanıtı değil midir?
Eğer haziran genel seçimine dayalı kampanya döneminde AK Parti yönetimi farklı bir görüntü verir ve geniş kitleler yerine dar bir çekirdek seçmene dönük mesajlar seslendirirse, seçim sonucu geçmiştekilerden çok farklı olabilir.
Özel yaşamlara saygının eksikliği, ideolojik siyaset, sansürcü anlayış ve tek sesliliği hatırlatan uygulamalar çok olumsuz yansımalara sebep olabilir.
Batılılıktan (veya Avrupa Birliği üyelik hedefinden) kopuş, içki yasaklarının İran'ı hatırlatan bir boyuta girmesi bu yansımaların kaynaklarından olabilir.
Dilerim seçim kampanyası öncesinde bütün bu durumlar siyaseten derinine değerlendirilir.