Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Demokratikleşme ve sivilleşmeye "evet" dedik...

Referandum sonucunu nasıl yorumlarsak yorumlayalım, yoğun kampanya süreci ertesinde bende oluşan en yoğunluklu duygu "Demokratik siyasete saygı"dır.
Bu kampanya sürecinde 70 milyon insan birbirinden farklı görüşleri seslendiren ve bizleri savlarına inandırmaya çalışan siyasetçileri, bazen televizyonlardan, bazen gazetelerden, bazen de miting meydanlarından izledik.
İşin büyüsü işte bu "İnandırmak" kavramında kilitleniyordu.
"Evet"i savunanlar seçmeni söylediklerine inandırdılar ki, çoğunluk "Evet" dedi dün.
Oyumuzu kullanmak için sandık başına gittiğimizde, elinde sopayla ya da silahla bekleyip "İlle de şu tercihi yapacaksın" diye bizi zorlayan bir güç yoktu.
Bazı Güneydoğu illerinde ise "Sandığa giderseniz fena olursunuz" diyen eli silahlılar vardı.
Dün hangi görüşü doğru bulduysak, hangi siyasi lider bizi söylediklerinin doğruluğuna inandırdıysa, tercihimizi de o yönde kullandık.
Tabii ki konumumuza göre mahalle baskısı da, çevre baskısı da oldu üzerimizde.
Tercihini açıklayanlar karşı görüş sahiplerinin yıpratma kampanyalarına da hedef oldular.
Ama genelde baktığınızda bunlar "Dar çevre çılgınlıkları"ndan öteye geçemedi.

Sandık başında yalnızdık

Sandık başında yapayalnızdık sonuçta.
Savını en iyi anlatan, kitleleri doğruları savunduğuna inandıran, ülkenin ve toplumun geleceğe dönük yararının kendi görüşü doğrultusunda bulunduğu konusunda en tutarlı söylemleri seslendiren siyasetçiler, bu oylamadan da başarı ile çıktılar.
Üstelik bu, iktidarın müstakbel sahibini belirleyecek bir genel seçim kampanyası değildi.
Yani siyasetçilerin "Bize oy verirseniz biz de size şunları vereceğiz" diyecek durumları yoktu.
Bir anayasa değişikliğine "Evet" ya da "Hayır" dememiz bekleniyordu.
Neticede çoğunlukla "Evet" dediğimiz anlaşılıyor.
Bu referandum sonucunu kendi savlarının reddedilmesi biçiminde yorumlamak durumundaki siyasetçilerin, bundan sonra ciddi bir özeleştiri yapmaları ve kitleye ulaşmakta nerelerde hatalı davrandıklarını anlamaya çalışmaları gerekiyor.
Bundan sonra en geç 10 ay içinde bir genel seçime gidileceğine göre, siyasetçiler için bu çalışmalar hayati önem taşımakta.

Farklı bir oylama
Çünkü genel seçim kampanyasında da, referandum kampanyasında olduğu gibi akıl dışı ittifaklara, kin ve nefrete dayalı cepheleşmelere, ak ile karaya dayalı kamplaşmalara imkân bulunmayacak.
Seçmen kitleleri bu kez "Yönetime aday olanların çözüm üreten projeleri var mı" sorusuna cevap arayacak.
Referandumda kullanılan kırıcı, aşağılayıcı sözleri tekrar ederek seçim kampanyası sürdürmeye çalışanlar, aciz ve çaresiz siyasetçiler olarak görülecek.
Kitlelerin akıl sofrasına temcit pilavı servis etmenin bedelini yine ödeyecek bu tür siyasetçiler.
Bu referandum kampanyası bir "Rejim tartışması"ydı.
Genel seçim kampanyasını da rejim tartışmasına dönüştürmek isteyenler her seferinde olduğu gibi seçim sonuçları ile hayal kırıklığına uğrayacaklar.
Şimdi sıra "Hizmet" yarışına geldi.
"Rejim"i yeterince tartıştık çünkü.
Sonuçta demokratikleşmeye ve sivilleşmeye "Evet" dedik.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA