İlk özel televizyon kanalı olan Star yayın hayatına başladığında,1991'de ben de ilk televizyon yorumcusu olarak bu kanalda her gün haber sonrasında "Günün Yorumu" nu yapmaya başlamıştım.
Benden sonra bu görevi sevgili Engin Ardıç üstlenmişti.
Bir akşam yayın bittikten sonra kızım Ela'yı yanıma alıp, İstanbul'un ilk alışveriş merkezi olan Ataköy'deki "Galleria" ya götürdüm.
Bir tıkıntı dükkânından sandviçlerimizi aldık ve koridorlardaki sıralardan birine oturup yemeye başladık.
O sırada bizim gibi Galleria'yı gezmeye gelmiş olan bir kişi geldi yanımıza...
Elimizdeki sandviçleri işaret etti ve "Bu da günün doyumu" mu dedi.
Önceki gece atv'nin konuğu olan Başbakan Erdoğan'a SABAH yazarları olarak Sütlüce'deki AK Parti İstanbul İl Merkezi'nde soruları sorduktan sonra, sofraya dönüştürülmüş bir toplantı masasının etrafında toplandık.
Sıra "Sütlüce"de olmanın nimetlerinden yararlanmaya gelmişti.
Boğazına düşkün olanlar Haliç kıyısındaki Sütlüce'nin "Uykuluk" ile birlikte anıldığını bilirler. "Uykuluk" kesim hayvanlarının göğüs kafesinin üst kısmında bulunan timus ve pankreas bölgelerindeki bazı salgı bezlerinden oluşan sakatata verilen isimdir.
Avrupa sofralarından
Bir lezzet ustası olan Vedat Milor "Uykuluk" u şöyle anlatır:
"- Ben uykuluğu çok severim. Kuzu ya da süt danasının gırtlağından çıkanını da, 'fındık uykuluk' denen ve ciğer boşluğundan gelenini de. Biraz beyni andıran çok lezzetli, krema gibi ama yağlı olmayan, yoğun ama ağır olmayan, kendine özgü bir tadı vardır. Ya seversiniz ya da nefret edersiniz, pek ortası yoktur.
- Bir de şu Allah'ın işine bakın. Bizde genellikle dar gelirli kesim tarafından takdir edilen güzelim uykuluk, Batı dünyasında ve özellikle Fransa'da üst gelir düzeyinden grupların gözdesi, pahalı bir yemektir. Ancak Fransızlar daha çok 'ris de veau' yani dana uykuluğu yerler. Kuzudan çıkanı bence daha lezzetlidir ama sadece süt kuzusundan olmazsa beş para etmez."
Evet... Batı Avrupa mutfaklarının en gözde yemeklerinden biri olan (İngilizcesi sweetbreads, Almancası bries, İtalyancası animella) uykuluk yemek için bir masanın etrafında toplandık Sütlüce'de.
Kokoreç de geldi
Uykuluğun yanında "Kokoreç" de geldi.
Kekikleri, pul biberleri döküp, ekmeğimizin arasına doldurduk bu lezzetleri.
Nâzım Hikmet'in hapishanede yazdığı "Bugün Pazar" şiirini hatırlar mısınız?
Şöyle başlar:
"Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar."
Ve şöyle biter şiir:
"Sonra saygıyla toprağa oturdum dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben
Bahtiyarım."
Biz de öyleydik o gece Sütlüce'de.
Ağzınızın tadı kaçmasın
Sofrada ne "Evet" ne de "Hayır" vardı.
Uykuluk ve kokoreçle bahtiyardık.
Sadece yemek üzerine konuştuk.
İşkembenin Türk ve dünya mutfağındaki yerini tartıştık.
Fransa'nın Caen usulü işkembe yahnisi (Tripes a la mode de Caen) için her baharda bu kentte yapılan işkembe festivalini konuştuk mesela.
Yani Avrupa Birliği'nde işkembe ve kokoreçin yasak olduğuna ilişkin şehir efsanesini de konuştuk.
Özetle atv'nin Başbakan'la söyleşi programı ertesindeki gece Sütlüce'de uykuluk ve kokoreç sofrasında noktalandı.
Böylece "Gecenin doyumu"na ulaştık.
Kısacası hiçbir siyasi gerginlik ağzınızın tadını kaçırmasın, diyorum.
Bayramı bayram olarak ve hakkını vererek yaşayın.