Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bir kampta yer almadan da "Taraf" olunabilir...

Toplumsal yaşamımıza yön veren "Demokrasi" gibi "Hukuk" gibi olgular, yaşamımızı zorlaştırırlar da.
Çünkü bu olgular "Sorumluluk" ve "Bilgi" benzeri kavramları da yaşamımıza yerleştirirler.
Bunlar hemen her konuda bizi "Taraf" olmaya zorlarlar.
Sadece bir seçim sandığına attığımız oyda "Taraf"ımızı belirtmemiz yetmez.
Şimdi yaşadığımız gibi "Anayasa değişikliği" konusunda veya "Kürt Açılımı"nda ya da "Yargı- siyaset gerginliği"nde de, bir tarafı haklı bulmak zorunda oluruz.
Özellikle demokrasi bunu zorunlu kılar.
Otoriter rejimin "Tek adam"ı tek başına karar verir.
Demokrasilerde ise "Nihai karar"a herkes katılır.
Bu açıdan bazı ayrıntıların aslında temel meseleleri oluşturduklarını unutmamalıyız.
Mesela "Taraf" olmakla "Taraftar" olmak arasındaki fark büyüktür.
Bunun gibi "Bilgi sahibi olmak" ile "Yanlış bilgi sahibi olmak" arasında da çok büyük fark vardır.
Bütün bu sorunlardan kaçış yolu gibi görünebilen "Umursamazlık" ise Konfüçyüs'ün de vurguladığı gibi "Düşüncenin mehtabı ve yıldızları olmayan gecesi"dir.

Üç koldan tartışma
En güncel konuyu oluşturan "Anayasa değişikliği paketi"ne gelirsek.
Aslında Türk toplumu bu vesile ile adeta "Demokrasi pratiğinde karar oluşması süreci" konulu bir laboratuar çalışmasına sokulmuş durumda.
Dün Yeni Şafak'taki yazısında Kürşat Bumin bu süreçteki tartışmaların "Üç kol" üzerinden yürüdüğünü vurgulamıştı.
Ben de bu tasnife katılıyorum.
Birinci kolda değişiklik paketini koşulsuz destekleyenler var.
İkinci kolda değişiklik paketine koşulsuz karşı olanlar var.
Üçüncü koldakiler ise, demokrasimizin sağlığının da güvenceleri olanlar.
Yani "Koşulsuz destekçiler ve koşulsuz köstekçiler" dışında kalanlar.
Yani gerektiği zaman tek başına kalmayı göze alabilen, düşüncenin ve bilginin sınırsız arayışlara bağlı olduğunu bilen özgür ve özerk düşünce sahipleri...
Kürşat Bumin bu koldakileri şöyle tanımlamış:
"... her şeyden önce 82 Anayasası'nın dibacesinden 'geçici'sine kadar baştan sona yenilenmesi gerektiğini düşünenler. Sahici bir 'açılım'ın ilkelerine anayasada yer verilmesini talep edenler. Ülkedeki sistemin yakın tarihinde otoriterlik ile totaliterlik arasında salınmasına neden olan ideolojik çemberin anayasa tarafından kırılmasını hayal edenler..."

Taraftar veya taraf olmak

Gerçekten yeni bir anayasal düzen içinde özgür bir toplumu hayal edenlerin kendileri de özgür düşüncenin yansımalarını seslendirmelidirler.
Amerikan yakın tarihinin en seçkin siyasetçilerinden biri olan Adlai Stevenson, Demokrat Parti'den Başkan adayı olduğu 1952 seçim kampanyasında "Üç metrelik bir zincirle duvara bağlı olan köpeğin havlaması özgür düşünce değildir" demişti.
Sovyet sisteminin totaliterliğine karşı olan ve kendilerini "Hür dünya"nın sözcüleri olarak niteleyenlerin tek merkezden yönlendirilmelerine dönük bir eleştiriydi bu.
Bugünün siyasetinde "AK Parti'den ne gelirse tümüne karşıyız" diyenlere karşı, "AK Parti'den ne gelirse destekleriz" demek de herhalde çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin tanımına uygun düşmez.
Bunun gibi "Madem yargı mensupları Anayasa değişikliğine karşılar, o zaman yargının da hesabını görelim" anlayışı "Kuvvetler ayrılığı"nı pekiştirmesi beklenen bir anayasa sürecinde ağırlık kazanmamalıdır.
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim.
Bir kampın içinde bulunmadan da, siyasi tartışma konularında taraf olabiliriz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA