Başbakan Tayyip Erdoğan'ın AK Parti genişletilmiş il başkanları toplantısındaki konuşmasında bizim mesleğe dönük eleştirilerini yinelemesi, doğal olarak gazete köşelerinde tepkilere sebep olacaktır.
Erdoğan konuşmasındaki sert üslubuna Borsa'daki 6.5 puanlık düşüşün sebep olduğu anlaşılıyor. Nitekim konuşmada "Gazete patronları"na hitap ederek şöyle demiştir:
- "Ne yapayım köşe yazarı, hâkim olamıyorum" diyemezsin. "Sen bunun sorumlususun arkadaş" diyeceksin. Niye, çünkü bu ülkeyi germeye, bu ülkede ekonomiyi germeye kimsenin hakkı yok. Buna biz de müsaade etmeyiz. Çünkü bir anda dengelerin ekonomik olarak ne hale geldiği ortaya çıkıyor.
- Köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiği zaman da feryat etmeye hakkın yok... Eğer şurada yüzde 6.5 puan sadece piyasalar düşüyorsa bunun sebebinin kimler olduğu ortadadır. Onun için de ben diyorum ki lütfen herkes çizgisini iyi bilmeli. Bu noktada ben uyarımı yapıyorum yapmak zorundayım.
Ortamı kim kızıştırdı?
Başbakan'ın diğer söylediklerini de satır başları ile hatırlayalım:
- Eski alışkanlıkları depreşen, talimatla manşet atan, Türkiye'yi bir yangın yeri gibi gösterip ellerinde körüklerle sağa sola koşuşturan medyanın tahriklerine gelmeyeceğiz. Düşünün dün Cumhurbaşkanımızın başkanlığında üçlü bir zirve, toplantı yaptık. Şimdi ona bile garip yorumlar getiriyorlar. Öyle çirkin yorumlar getiriyorlar ki akla hayale gelmez şeyler. Ya siz bu ülkeye yardımcı mı olacaksınız, yoksa bu ülkede hâlâ ortamı kızıştırmanın gayreti içinde mi olacaksınız?
- Bir Cumhurbaşkanı'nın, ülkenin Başbakanı'nı, Genelkurmay Başkanı'nı çağırmak suretiyle bir araya gelmesi, bir değerlendirme yapması yanlış bir şey mi? Diğer kurumların başkanlarını çağırıp onlarla görüşmesi yanlış bir şey mi? Bunlar Anayasa ile Cumhurbaşkanı'na verilmiş yetkiler, haklar. Bunu bile alıp garip garip köşelerinde yorumluyorlar.
- Herkes fikrini söylemekte serbesttir. Gayet güzel de böyle belirlenmiş şeyler var. Tabii serbest, söyle doğru. Ama o insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki "Kusura bakma kardeşim bizim dükkânda sana yer yok." Çünkü herkes vitrinine layık olanını koyar. Çünkü her zamankinden daha çok birliğe, beraberliğe ihtiyacımız var. Bize gelip birlik, beraberlik tavsiyesinde bulunanlar önce kendilerine şöyle bir baksınlar.
Başbakan'ın konuşmasında medyaya ilişkin eleştirel düşüncelerin seslendirildiği bölümler bunlardı.
Ben Başbakan olsaydım
Bu sözler hakkındaki düşüncemi hemen belirteyim.
- Ben Başbakan olsaydım asla böyle şeyler söylemezdim!
Benim bu sözlerimi Başbakan duysaydı herhalde o da şu cevabı verirdi:
- Sen Başbakan değilsin ki!
Bu tartışılmaz gerçeğin ışığında, gazete köşe yazarı yazarlığını, gazete patronu patronluğunu, Başbakan da başbakanlığını yapmaya devam edeceklerdir.
Bu arada herkes kendi mesleğinin dışındaki meslekler hakkında yanlış ya da doğru düşüncelerini açıklayacaktır.
Neticede bizler de köşelerimizde "Böyle başbakanlık yapılmaz" çizgisinde yazılar yazmıyor veya televizyon programlarında "Yanlış olan ne varsa hepsi bu iktidar yüzündendir" demiyor muyuz?
Ayrıca ben onların yerinde olsaydım Deniz Baykal'ın ve Devlet Bahçeli'nin yaptıkları bazı konuşmaları da asla yapmazdım.
Ben general olsaydım Balyoz benzeri denemelerin prova için de olsa sahnelenmesine de asla izin vermezdim.