Unuttuğumuz kavramlardan biri de "Konu mankeni" değil mi?
Konu mankenlerinin en yoğun biçimde kullanılışlarını en son 28 Şubat post-modern darbesi döneminde görmüştük.
"Rejim"in irtica tehdidi altında olduğunu kanıtlamak isteyen psikolojik savaçılar, "Gericilik"i temsil eden konu mankenlerini sık sık televizyon ekranlarına sürer ve izleyicileri ürkütürlerdi.
Bu şekilde asıl tehdit edilenin demokrasi olduğu unutturulurdu.
Sonunda bir askeri rejimin konu mankeni olmaya hiç özenmemeleri gereken ve geçmişte darbeler tarafından devrilip yasaklanmış siyasetçiler de post-modern darbenin konu mankenleri oldular.
Zamanı gelince seçmenler onları da, partilerini de tasfiye etti.
Aslında konu mankenlerinin ilk kullanılışı bu değildi.
"Rejim"in duvarları dışında kalan "Sağ" ve "Sol" da, konu mankenleri kullanılarak ürkütülür, cezalandırılırdı.
Derin devletin kışkırttığı kalabalıklar İstanbul'u 6-7 Eylül 1955 gecesi yağmalarken, bu sırada solcular gözaltına alınmamış mıydı mesela?
Bazen bu konu mankenlerinin yerine yargı mensupları ve üniversite hocaları kitlesel biçimde geçirilir, sırtlarında cüppeleri ile Ankara bulvarlarında "Rejime yönelik tehdid"i protesto etmek için yürütülürlerdi.
Hangi rejim?
Uzun yıllar "Rejim" denilince akla hiç "Demokratik rejim" gelmedi.
"Milletin iradesi"nin "Seçmen" tarafından açıklandığını pek kimse düşünmedi.
Günümüzde bütün bu gerçekler de, kavramlar da artık doğru anlamları ile biliniyor.
Ama bu değişimin farkında olmayanlar hâlâ var.
"Değişim" konu mankenleri kullananları artık yargı önüne götürüyor.
"Rejimi kurtarmak" gerekçesi ile yasaları da, demokrasiyi de rafa kaldırmayı planlayan, kendi halklarını tehdit olarak gören darbe prodüktörleri, kamuoyu önünde teşhir ediliyorlar.
Ne var ki bu dönemde de birileri "Gönüllü konu mankenleri" olmak için kuyruğa girmiş durumdalar.
Bunlar "Darbe baskısı"nı yok sayıp "Mahalle baskısı"nı gündeme getirmeye çalışanlardır.
"Askeri faşizm" olgusunu yok sayıp "Sivil faşizm" edebiyatına yüklenenlerdir.
Bunları yer altından çıkartılan silahlar ve cephane değil, TBMM'de Cumhurbaşkanı seçmek için kullanılan oylar ürkütmektedir.
Hangi özgürlük?
"Basın özgürlüğü" denilince "Kartelin egemenliği" akıllarına gelmektedir.
Onlar "Kuvvetler ayrılığı" denilince sadece "Kara-Deniz-Hava Kuvvetleri"ni düşünmektedirler. "Batı uygarlığı" onların Avrupa gezilerinde gittikleri Fransız lokantalarından öteye geçmemektedir.
Aslında bütün bunlar doğaldır.
Çünkü konu mankeni neticede kendi dışındaki iradenin güdümünde düşünmek ve davranmak zorundadır.
Bugün onların sorunu, kullanıcı iradenin yargı önünde bulunması değil midir?
Şimdi onlar, darbecilerin yakalandığı bir dönemde darbeciliğin konu mankeni olmaya soyunmuşlardır.
İpleri kendi ellerine verilmiş kuklaların çaresizliği içinde liberalliğe mi, demokratlığa mı, sivilliğe mi saldıracaklarını bilememektedirler.