Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Başbakanları kızdıran bazı köşe yazarları üzerine...

Başbakan Erdoğan'ın AK Parti Grup toplantısında gazete köşe yazarlarını hedef alan konuşmasını sizler de ya okudunuz ya da televizyon haberlerinde dinlediniz.
Başbakan şöyle konuştu:
- Bazı köşe yazarları hâlâ açık tahrik içinde... Bunlar ne kadar az yazarlarsa bu millet o kadar huzur bulur. Eskiden haftada bir yazarlardı. Artık yarım saat içinde yazı yazmaya başladılar. Sipariş geliyor yazıyı döktürüyor. Bunları istismar edenler millet düşmanı ve devlet düşmanıdır. Millet bu oyunlara gelmez.
Bu konuşmadaki "Bazı" kelimesine sarılıp "Başbakan beni hedef aldı" diye kendini ortaya atacak meslektaşlarımız mutlaka çıkacaktır.
Adamın biri tıklım tıklım dolu bir sinema salonunda sahneye çıkmış ve seyircilere dönerek "Ulan Ahmet, ne biçim adamsın sen" diye bağırmış.
Seyircilerden hiçbir reaksiyon veya bir cevap gelmemiş bu seslenişe.
Adam yine "Ulan Ahmet, erkeksen çık ortaya" diye bağırmış.
Bu sırada ön sıralardan bir seyirci ayağa kalkmış...
O da sahnedeki adama bağırarak "Benim adım Ahmet değil, ne diye öyle bağırıyorsun bana" diye seslenmiş.

Acaba hesabı ne?
İşte öyle bir şey Başbakan'ın gazete köşe yazarlarından bazılarına "Az yazın" diye çıkışması...
Bir açıdan bakılınca tabii ki yanlış bir tutum Başbakan'ın öfkesini böyle seslendirmesi.
Ama yedi yıldır Başbakan olduğuna göre, onun yanlışlarının ve doğrularının da kendince bir hesaba dayalı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Acaba gündemi belirlemek için mi böyle konuşuyor?
Ya da belki şu hesabı yapıyor:
- Bakalım kimler kendilerini "Bazı köşe yazarları" kapsamında görerek bana cevap verecekler?
Başbakan'ın hesabı ne olursa olsun, keşke gazete köşe yazarlarını hedef almasaydı konuşmasında.
Çünkü sırası geldiğinde onu kıyasıya eleştiren köşe yazarları arasında, gerektiği zaman onun savunduğu konularda ondan daha etkili biçimde savları kamuoyuna yansıtanlar da var.
Mesela kimse Radikal'in İsmet Berkan'ı için "AK Parti yandaşıdır" diyemez.
İsmet Berkan mesela "Bu Danıştay Tanzimat Fermanı'nı da iptal ederdi" başlıklı dünkü yazısında "Katsayı olayı"nı öyle güzel irdelenmiş ki, hiçbir AK Parti sözcüsü olayı bu kadar açık ve seçik anlatamazdı.
Şöyle yazmış:

Tanzimat Fermanı'nı da...

- Dün bir arkadaşımla, itiraf edeyim biraz da sıkılarak, bu konuyu tartışırken, arkadaşım, 'Bu Danıştay' dedi, 'O zamanlar var olsaydı Tanzimat Fermanı'nı da iptal ederdi.'
Gülmeye başladım. Haklıydı arkadaşım. 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı, Osmanlı'nın Müslüman ve gayrimüslim tebaasını kanun önünde eşit kıldı.
- Oysa, bugünkü Danıştay'ın bakışıyla bakacak olursak, o zamanlar Müslümanların bir 'hukuki statü'sü vardı ve gayrimüslim tebaa aynı statüye yükselerek Müslümanlar aleyhine 'eşitliği bozuyor'du. Bugün üniversiteye giriş sistemini altüst edip bir milyondan fazla öğrenci ve ailesini bir kaosun ortasına atan karar tam da bu anlama geliyor.
- Diyelim bir meslek liseli, hadi imam-hatipli, lisede görmediği ders türlerini üniversite sınavında başarabiliyor olsa bile, kendisi adına ailesinin dört yıl önce yaptığı seçimin esiri olmak zorunda, yani kendi alanı dışında bir üniversiteye gidemeyecek.
- Hadi bazı kendine 'çağdaş' diyen Türkler için imam hatipteki çocuklar 'harcanabilir' insanlar, peki Anadolu lisesi veya kolej veya düz lisede ailesi tarafından fen okumaya yönlendirilen ama aslında mimar olmak isteyen, avukat olmak isteyen, Türk dili edebiyatı okumak isteyenler de mi 'harcanabilir' çocuklar, hayat boyu mutsuzluğa mahkûm edilmesi gereken insanlar? Bir nevi 'İşçisin sen işçi kal' kararı bu.
Başbakan Grup konuşmasından önce İsmet Berkan'ı okumuş olsaydı, belki konuşmasını şöyle yapardı:
- Bazı köşe yazarları olaylara öylesine objektif yaklaşıyorlar ki, bizi eleştirdikleri zaman da "Herhalde biz hatalıyız" diye düşünüyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA