Demokratik açılım TBMM'de görüşülürken MHP lideri Devlet Bahçeli'nin konuşması sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan yanındaki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'ya eğilerek bir şeyler fısıldamış sonra da ağzını kapatarak konuşmaya devam etmişti.
Başbakanın dudak hareketlerini inceleten MHP de Erdoğan'ın sözlerinde hakaret içeren unsurlar bulunduğu sonucuna varınca dava açmaya karar vermişti.
Dudak okuma krizi, daha sonra çeşitli demeçlerle sürdü.
Erdoğan doğal olarak MHP'nin girişimini alaya aldı ve gazetecilerle konuşurken "Bahçeli ve ekibi niyet okumada oldukça kabiliyetliler" dedi.
Erdoğan'ın dudaklarından çıkmayan sözlerini dava konusu yapan Bahçeli ise doğal olarak yüksek sesle söylenen bu sözlere de takıldı ve şöyle konuştu:
- Gerçekten bu cümle doğrudur. MHP kimin hangi niyette olduğunu yüksek önsezisiyle fark ediyor ve milleti de bu manada uyarıyor. Sayın Başbakan'ın niyetinin ne olduğu çok açıktır, Türkiye'yi 36'ya bölmektir.
Bahçeli, "domuz gribi salgınıyla ilgili önlem alıp almadıkları" sorusuna karşılık olarak da "Hiçbir önlemimiz yok. Domuz gribinin olduğuna da inanmıyoruz. Her şey Cenab-ı Allah'ın takdiridir" yanıtını verdi.
Aslında bu "Dudak okuma" meselesi son dönem Türk siyasetinin kronik kriz konuları arasındadır.
Google'ın kozmik belleğinden iki alıntı ile geçmiş dudak okuma krizlerinden ikisini hatırlatayım.
İki benzer olay
Örneğin 27 Mart 2003 tarihli yazısında Enis Berberoğlu Hürriyet'te şunları yazmış:
- CHP Lideri Deniz Baykal ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün 23 Nisan boykotundan sadece saatler öncesine rastlayan sıcak sohbeti hakkında rivayet muhtelif... Bir TV kanalı dudak okuma yöntemiyle yakaladığını ileri sürdüğü diyaloğu yayınladı, gazeteler alıntı yaptı. Hemen ertesi gün Deniz Baykal, ardından Genelkurmay yazılı açıklamayla siyasi ittifak izlenimi yaratan haber/yorumları kesin dille reddetti.
2001 Martında da Kemal Derviş'in cep telefonu ile yaptığı konuşma, Kanal D haber kameramanı tarafından görüntüleniyor ve kayda alınan konuşma dudak okuma servisi tarafından deşifre edilerek, Kanal D tarafından yayınlanıyor. Kemal Derviş yalanlıyor ama dudak okuma kaynaklı haber Kanal-
D'den bir gün sonra Milliyet'in manşetine de taşınıyor.
12 Mart tarihli Milliyet'in "Ombudsman" sayfalarında ise okurlar, Milliyet'in haberine şöyle tepki gösteriyor:
- Bu tür hafifliklere son verin... Kişilerin özel konuşma hakkı olduğu gibi, telefonlarının dinlenmesi de yasal değildir. Bence kamunun bilgilendirilmesi hakkı istismar edilmiştir. Haberci, sorumlulukla hareket etmeli.
Milliyet'in o dönemdeki okur temsilcisi Yavuz Baydar, Milliyet'te her nasılsa kalmış bu tür okurlara hak veriyor ve bu tür yöntemleri "riskli" ilân ediyor, ek olarak Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi'nin şu sözlerini aktarıyor:
- Gazeteciliğin meşru haber toplama alanının ve yönteminin dışına çıkan bir uygulama. Bu, yapana kredi kazandırmayan, takdirden çok eleştiriyi davet eden yanlış bir gazetecilik uygulaması.
Karından konuşanlar
Dudak okuma (İngilizcesi Lip Reading veya Speech Reading) bütün dünyada işitme özürlüler tarafından kullanılan bir yöntem aslında. Televizyon dizilerinde ise (Örneğin Mission Impossible'de, CSI'da) bu yöntemle cinayetler çözülür.
Son olarak bir başka Amerikan televizyon dizisinde de (Lie to me) yüzdeki kasların hareketinden kişinin doğru mu yalan mı söylediği anlaşılıyor.
Türk siyasetinin işitme değil ama diyalog özürlü kadrolarının bağıra çağıra birbirlerini aşağılamaları yetmezmiş gibi şimdi de birbirlerinin dudaklarını okuyup "Bana hakaret ettin" demeleri, insanlık için küçük olsa da onlar için büyük bir adım olsa gerek.
Bakarsınız bir gün de "Karından konuşmak" diye de bilinen "Ventriloquism"in yansımalarını görürüz Türk siyasetinde.
Aslında bu dudak okumaktan daha fazla rağbet görebilir.
Örneğin muhalefette oldukları için bazı konularda iktidarla aynı düşünseler bile karınlarından farklı konuşanlar, Orhan Boran'ın Yuki'sinden çok mu farklıdırlar ki?