Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

"Fırat'ın doğusu" yerine "Meriç'in doğusu"nu düşünelim...

Ahmet Türk TBMM'de konuşurken "Güneydoğu Sorunu" nu veya "Kürt Realitesi" ni anlamakta da, çözüme kavuşturmakta da şifre olabilecek bir olguyu seslendirdi.
" Geçmişte Fırat'ın doğusunda olanlar Fırat'ın doğusunda kalsın diye çaba gösterildi" dedi.
DTP Genel Başkanı'nın bu teşhisinin gerçekleri yansıttığını kabul etmek zorundayız.
Ancak bu politikanın geride kalmasının zamanı da gelmiştir, geçmektedir.
"Bilişim Çağı" dediğimiz yaşanan dönemde, kimse ve hiçbir güç hiçbir şeyi gizleyemiyor.
1930'ların ve hatta 1970'lerin dünyasında sadece resmi söylemlere bakarak yurt ve dünya olaylarını izlemek belki mümkündü.
"Kürt diye bir halk yoktur. Dağda kar üzerinde yürürken ayaklarından kart kurt diye ses çıkan Türklere Kürt denir" ifadesi şimdi mizah konusu değil mi?
Oysa üniversitelerde bile duyulan değerlendirmelerdi bunlar.
Ama bu resmi söylemlere rağmen gerçekler varlıklarını sürdürmekteydiler.

Gerçekler suyun yüzüne çıktı

Bugün ise, bu gerçekler tüm boyutlarıyla hepimizin önünde.
Ahmet Türk TBMM'de konuşurken, Fırat'ın batısındaki milyonlarca insan da bunu televizyonlardaki ve radyolardaki canlı yayınlarla evlerinden izlemekteydiler.
Madem toplum ve devlet olarak "Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak" gibi bir hedefi benimsemiş bulunuyoruz.
O zaman gerçekçi olmak, şeffaflaşmak ve temel insan hakları ile özgürlüklerine saygılı davranmak durumundayız.
Ahmet Türk'ün "Fırat'ın doğusunda olanlar Fıratın doğusunda kalsın diye çaba gösterildi" şeklindeki teşhisine karşı, yeni bir yaklaşımı toplum olarak da, devlet olarak da benimseyebiliriz.
Mesela şöyle diyebiliriz:
- Meriç'in Batı'sında olanları bütün Türkiye tüm boyutları ile bilecektir.
Gerçekten "İçi boşaltılmış kardeşlik söylemleri ile" Türkiye'nin bütünlüğüne katkı sağlamak artık mümkün değil.

Gelecek kuşakları düşünmek

Her cümleye "Bütünlüğümüz" diye başlayıp, arkasından kendisi gibi olmayanlara kin ve nefret kusanların, bütünlüğümüze dinamit koymaktadırlar.
"Sosyal Demokratız" diye kendilerini tanımlayanların söylemleri ile aslında "Nasyonal Sosyalizm"in dünya görüşünü seslendirdiklerini öncelikle kendileri fark etmelidir.
"Milliyetçilik" ile "Irkçılık" arasındaki ince çizgiyi aşmaktan tüm siyasi partiler ve herkes kaçınmalıdır.
Kürtlerin varlıklarını ve anayasal haklarını savunurken, bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı konumuna düşmek tehlikesine karşı, bu soruna doğrudan ve dolaylı taraf olan siyasi kadrolar, önlemlerini almalıdır.
Türkiye'nin demokratikleşmesi için girilen sürecin sonunda kimse kazanan veya kaybeden taraf olarak çıkmayacak.
Amaç hepimizin, Meriç'in batısındaki herkesin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kazanmasıdır.
Bazı zamanlarda gerçekten "Gelecek seçimler" değil "Gelecek kuşaklar" düşünülmek zorundadır.
Bakalım gelecek kuşaklara nasıl bir yarın bırakacağız...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA