Rejime dönük düşüncelerimizi kişilere endeksli sevgilere ve nefretlere göre seslendirdiğimiz sürece sağlıklı bir sonuca varabilmemiz pek mükün değildir.
Şimdi gündemde "Hangi lider asker karşısında dik durabildi" tartışması var.
Önce Başbakan Erdoğan'ın da bulunduğu Türkiye Milli Kültür Vakfı toplantısında da konuşan Star Gazetesi yazarı Berat Özipek "Özal olsaydı Genelkurmay Başkanı'nı görevden alırdı" dedi.
Daha sonra Erdoğan katıldığı TRT'deki televizyon programında "Bu ülke demokrasiye yönelik müdahale ve tehditlerle karşı karşıya kaldı. Ve bazıları vicdanı hiç sızlamadan bu ülkeyi bunlara teslim etti. Fötr şapkalarını alıp kaçanları bu ülkede çok gördük" diye konuştu.
Bunun üzerine kendisine gönderme yapıldığını düşünen Süleyman Demirel, iki köşe yazarına (Güneri Cıvaoğlu ve Murat Yetkin) özetle şu düşüncelerini aktardı:
-Ben Genelkurmay Başkanı Cemal Tural'ı görevden almıştım. Ayrıca 12 Mart askeri müdahalesinde de tek hedefimiz parlamentoyu açık tutmaktı, bunu da sağladık. Bu nedenledir ki 2 yıl sonra ben gene Başbakan oldum... Erdoğan bu konuları ayrıntı bilmeden konuşuyor...
Atatürk olsa ne yapardı
Bu açılımda gelişen düşünceler üzerinde doğal olarak yorumlar da yapılmakta.
Kimi Demirel'i, kimi Erdoğan'ı yeriyor.
Bu arada bazıları da "Sanki Turgut Özal çok mu sivildi" çizgisi üzerinde çeşitlemeler yapmaktalar.
Bu arada çoğumuzun böyle durumlarda bir klişe halinde seslendirdiğimiz "Atatürk olsaydı böyle durumlarda ne yapardı" sorusunun cevabını arayanlara da, Neşe Düzel'le konuşan Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Cemil Koçak şu açıklamalarla ışık tuttu:
-Atatürk, "Ordu politikaya karışmasın" diye bir şey hiç söylemedi. Bu kadar meraklı olsa, kendisi karışmazdı. Gençliğinden beri politikanın içinde. İstifa eder ve politikacı olurdu. Atatürk'ün kendi hayatı bu lafı tekzip ediyor zaten... Atatürk askerlikten 1927 yılında emekli oldu. 1927'de İsmet Paşa'yla birlikte kendi istekleriyle üniformalarını çıkardılar. "Emeklilik maaşımızı istiyoruz" diye Savunma Bakanlığı'na dilekçe verdiler ve askeriyeyle ilişkileri o andan itibaren kesildi... Kendilerini artık siyaseten güvende hissettikleri için bunu yaptılar. Ordu artık emin ellerdeydi. 1926'da bütün muhalefet bertaraf edilmişti. 1927'de de Nutuk okunmuştu. Tek adamlık onaylanmıştı...
Bütün bu açıklamalar, tartışmalar, yorumlar, kendimi bildim bileli yapılmakta.
Yeni tartışmaların eskilerden farkı, bu dönemde Tayyip Erdoğan'ın da siyaset sahnesinde bulunması ve Genelkurmay Başkanlığı'nda da yeni bir isim olan Org. Başbuğ'un olması.
Hep aynı terane
Bu isimleri çıkartıp, Atatürk, İnönü, Bayar, Menderes, Demirel veya Özal'ı siyasi aktörler hanesine yerleştirin.
Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Fevzi Çakmak, Rüştü Erdelhun, Cemal Gürsel, Cemal Tural veya Cevdet Sunay gibi eski komutanları da askeri aktörler hanesinde değerlendirin...
Durumun hiç değişmeyeceğini görürsünüz. Burada değerlendirmeler size hangi isimlerin daha yakın geldiğine bağlı olarak yapılır. Y
a Çakmak'ı ya da İnönü'yü tutarsınız mesela.
Bu arada ne kadar "Sivilci" olursanız olun, eğer seçilmiş siyasetçiye karşı antipati duymaktaysanız, askerleri tutarsınız.
O sivil siyasetçi isterse ağzıyla kuş tutsun, ülkesine hizmet etmek için istediği kadar kendisini parçalasın, bunları görmezden gelir ve "Rejim tehlikede" sloganına sarılıp "Askeri rejim" isteyenlerin safında yer alırsınız.
Şimdi de durum bundan farklı değil neticede.