Dün Cumhuriyet'in 86'ncı doğum gününü kutladık.
Bu 86 yılı değerlendirirken "Zaman" olgusunun ne denli çarpıcı görecelikler içerdiğini hiç düşündünüz mü?
Mesela Cumhuriyet 86 yaşındayken, Kara Harp Okulu 175, TC Ziraat Bankası 111, Danıştay ve Galatasaray Lisesi 131, Süleymaniye 452, Ayasofya 1472 yaşındalar.
Örneğin hep "Cumhuriyet'i demokrasi ile taçlandırdık" demez miyiz?
Bundan 100 yıl önce de meslektaşlarımız 2'nci Meşrutiyet'i değerlendirirlerken "Monarşiyi demokrasi ile taçlandırdık" demiyorlar mıydı?
8 Ağustos 1909 tarihli Anayasa reformu ile Bakanlar Kurulu Meclis'e karşı sorumlu olurken, Meclis Başkanı'nı Meclis seçiyor ve böylece Padişahlık sembolik bir konuma oturtuluyordu.
Özetle çok partili parlamenter rejime geçiliyordu.
Nasıl çok partili anayasal demokrasinin benimsendiği Cumhuriyet döneminde askeri müdahalelere tanık olduysak, 2'nci Meşrutiyet demokrasisinde de önce "Halaskar Zabitler" 16 Temmuz muhtırası ile, tıpkı Demirel'in 12 Mart 1971 muhtırası ile istifaya zorlanması gibi, 1912'de Sadrazam Sait Paşa istifaya zorlanmıştı.
Darbeler ebedidir
Veya nasıl 27 Mayıs 1960'ta küçük rütbeli subaylar darbeyle Menderes Hükümeti'ni devirdiyse, 23 Ocak 1913'te de Enver Bey'in başını çektiği bir grup Bab-ı Ali'yi (yani Bakanlar Kurulu'nu) basıp, Harbiye Nazırı Nazım Paşa'yı vurmuşlar ve Sadrazam Kamil Paşa'yı istifa ettirmişlerdi.
"Cumhuriyet" tabii ki bizim tarihimizde bir dönüm noktasıdır.
Cumhuriyet'le birlikte gelen Atatürk Reformları da, tarihimizdeki en radikal yenilenme hareketlerinden biridir.
Ama olayı tarih boyutunda değerlendirdiğimizde neticede Cumhuriyet de "Devlet"imizin tarih içinde geçirdiği aşamalardan biridir.
Yani 1923 bir başlangıç değil bir dönüm noktasıdır.
Cumhuriyet'e geçmişimizin olumlu ve olumsuz bütün özelliklerini ve kurumlarını da birlikte taşıdık.
Ne coğrafyamızı, ne tarihimizi, ne geleneklerimizi, ne de sosyo-politik alışkanlıklarımızı değiştirebildik.
Osmanlı Devleti gibi Türkiye Cumhuriyeti de Batı ile Doğu arasında bir köprü olan, resmen "Avrupalı" ama fiilen "Ortadoğulu" özellikler gösteren bir yapı sergiledi.
Hasan Cemal dünkü Milliyet'te "Cumhuriyet'in eksilerini, bazı temel yanlışlarını görmek zorundayız.
Bunlar arasında örneğin otoriter laiklik anlayışı da vardır" demişti...
Otoriter bir yapı
Aslında bu "Otoriter laiklik" tanımlamasına benzer başka anlayışları da vurgulayabiliriz.
Mesela...
- Otoriter milliyetçilik.
- Otoriter devletçilik.
- Otoriter hukuk.
- Otoriter kültür.
Bugün yani Cumhuriyetimizin 86'ncı yılını geride bıraktığımız bu dönemde modernleşmeyi amaçlayan Atatürk reformlarını, demokratikleşmeyi ve sivilleşmeyi amaçlayan AB'ye uyum reformları ile taçlandırmayı başarabilmemiz öncelikli hedefimiz olmalıdır.
Bunu başarsak bile coğrafyamızı ve tarihimizi değiştirmeyeceğiz.
Ama bu şekilde "Otoriter"liğe endeksli toplumumuzun siyasi kaderini belki değiştirebiliriz.