Başbakan Erdoğan geçen ay "AK Parti" yerine "AKP" diyenlere dönük öfkeli tepkisini seslendirmişti ya.
Önceki akşam Bodrum denizine karşı daldan dala uçuşan konularda çeşitlemeler yapan bir dostlar meclisindeydim.
Sonunda konuşmalar bu konuya kilitlendi.
Başbakan Erdoğan'ın öfkeli tepkisinin nedenini bu topluluktaki insanlardan çoğunun anlamadığını gördüm.
Buna karşı Erdoğan'ın parti isimlerine dönük daha farklı tepki ve öneriler seslendirebileceğini söyleyenler çıktı.
Bir dost şöyle dedi:
- Aslında "Adalet" kelimesinin AK Parti tarafından kullanılması tartışılmalıdır. Çünkü baktığınız zaman "Adalet" onların değil CHP'nin en fazla kullandığı ve hatta sığındığı kavramdır. Baksanıza... TBMM'den ne tür bir karar çıkarsa çıksın bunu hemen adalet mekanizmasına taşıyorlar. Başbakan da CHP'nin tam 33 defa Anayasa Mahkemesi'ne gittiğini söylemedi mi?
Bu sözleri dinleyenlerden biri itiraz etti:
- Yanlış yaklaşıyorsun olaya... CHP "Adalet"e değil "Yargı"ya sığınıyor.
Mesela Cumhuriyet Halk Partisi yerine "Cumhuriyet Yargı Partisi" deseler daha doğru olurdu.
Hangi darbe iyidir?
Bu konuşmaları hepimiz gülerek dinliyorduk.
Hangi partiye ne tür isim verilmesi gerektiği konusu tabii ki sonsuza kadar üzerinde spekülasyon yapılabilecek nitelikteydi. Söz bu kez dönüp dolaşıp hangi darbenin hangi siyasi parti tarafından kutsandığı konusuna geldi.
Bir fıkra anlatıldı bu sırada.
Sonsuz yolculuğun yapıldığı "Sessiz Gemi"nin yolcularından olan İran Şahı ile Adnan Menderes karşılaşmışlar.
Menderes Şah'a "Neden devrildin" diye sormuş.
Şah tek kelime ile cevap vermiş:
- Kısmet!
Bu defa Şah Menderes'e "Sen neden devrildin" diye sormuş.
Menderes de tek kelime ile cevap vermiş:
- İsmet!
Bu sırada topluluktan biri konuşmalara katıldı:
- 27 Mayıs'ı genellikle CHP'nin desteklediği inancı yaygındır. Eski Cumhurbaşkanı Evren bile Baykal'ı "Yıllarca 27 Mayıs resmi bayram olarak kutlanırken CHP susuyordu" diye eleştirmedi mi? Acaba buradaki büyülü şifre "27" sayısı içinde mi gizlidir? Çünkü CHP son olarak "27 Nisan e- Muhtırası" nı da desteklemedi mi?
Olmazsa yargı darbesi
Bu sözlere hemen itirazlar geldi topluluktan.
Bugünkü CHP yönetim kadrosu için, demokrasiye müdahale edildiği dönemlerde darbenin veya muhtıranın türünün, tarihinin önemli olmadığı, "Askeri darbe olmazsa yargı darbesi de olabilir" mantığının işlediği hatırlatıldı.
Cumhurbaşkanı seçimi Anayasa Mahkemesi'ne taşınırken de, AK Parti'nin kapatılması istemli dava sürerken de CHP'nin "Kurtların Sessizliği" içinde bulunduğu ve Baykal'ın "Ben Ergenekon'un avukatıyım" doğrultusundaki sözleri hatırlatıldı.
Bodrum denizinin dalgaları sahile vuruyor ve ay hilal şeklinde doğuyordu.
Aslında bu dostlar meclisinin böyle rüya gibi bir ortamda siyasete kilitlenmesi çevreyle pek uyumlu değildi.
Ama konuşmaların başka zemine kayması da artık imkânsızdı.
Genel seçim olmasın da
Bir soru atıldı ortaya...
- CHP'nin içinde bulunmaktan hiç hoşlanmayacağı olay ve tarih ne olabilir?
Hemen herkes aynı anda atılıp bu soruyu cevapladılar:
- Genel seçimlerin yapıldığı herhangi bir tarih CHP için mutsuzluğun da tarihidir. CHP'nin bugünkü yönetim kadrosu genel seçimde kazanıp iktidar olmak için değil, CHP Kurultayı'nda seçim kazanıp yönetimde kalmak için siyaset yapar...
Mehtaba ve denize karşı böylesine yoğun siyaset konuşulması beni sıkmıştı.
iPod'uma sığınmaktan başka çare yoktu.
Sevgili Alaeddin Yavaşça'nın, güftesi M. Müeyyed Berkman'a ait olan Nihavent şarkısını İnci Çayırlı'nın kristal sesinden dinlemeye başladım:
"Ne bildim kıymetin, ne bildin kıymetim
Reva mı şiddetin, reva mı hiddetim?
Zulmeden sen misin, bilmem ki ben miyim?
Kader mi, talih mi, ağyar mı acep kim?"