Belki de bir şehir efsanesidir...
Michelangelo Musa heykelini yonttuktan sonra elindeki çekici heykele fırlatmış ve "Konuş artık" diye bağırmış.
Vatikan kompleksini gezerken San Pietro bazilikasında gördüğüm bu heykelde Michelangelo'nun çekicinin açtığı yara var mıydı hatırlamıyorum.
Hatırladığım şey şöyleydi:
Birkaç insanın toplamından daha büyük boyuttaki Hz. Musa heykeli bir koltukta oturan çok öfkeli bir insanın görüntüsüydü.
Hz. Musa'nın öfkesinin nedeni ise Tanrı'dan aldığı "10 Emir"i halkına duyurmak için döndüğünde onların altından yapılmış bir inek heykeline taptıklarını görmesiymiş. Heykeldeki Musa'nın koltuğunun altında 10 Emir'in yazılı olduğu levha vardı ve bir eliyle de sakalını karıştırmaktaydı.
Siyasi liderler
Tanrı'nın mesajını insanlığa taşıyan peygamberlerin sonuncusu, bizim peygamberimiz Hz. Muhammet'tir.
Şimdi insanlığa tanrısal değil dünyevi mesajlar ileten siyasi parti liderlerinin çağındayız.
Bu mesajlar hem liderin partisinin programını ve temel ilkelerini, hem de liderin vizyonunu ve misyonunu yansıtmak durumundalar.
Çok partili demokrasiye geçtiğimiz 1946'dan beri çeşit çeşit siyasi lider gördük.
Ama bütün siyasetini iktidarda kim var ise onun davranışlarına göre belirleyen, Başbakan'ın her konuşmasına laf yetiştirmeyi siyaset etmek sanan, herhangi bir temel sorun üzerinde belirli bir tutumu olmayan, partisi içinde sivrilmesi ihtimali bulunan herkesi tasfiye eden lider türüne bir türlü alışamadık.
- Sivil demokrasiden mi yana yoksa militarist mi?
- Avrupa Birliği'ne üyelikten yana mı yoksa 3'üncü Dünyacı mı?
- Güneydoğu sorununu sadece bölücü terör olarak mı görüyor, yoksa soruna dönük bir siyasi çözüm paketinden yana mı?
- Hiç seçim kazanamayacağını düşündüğü için, iktidara ancak derin devlet desteği ile ortak olabileceğini mi hesap ediyor?
Bu tür lider Musa Heykeli'ndeki öfkeyi kürsüdeki görüntüsüne sürekli taşır.
Ama ona çekicini fırlatıp "Yaratıcı ol artık" diyecek bir delege türü ve parti örgütü de ortada yoktur.
En önemli ve en önemsiz konuları ele alırken sergilediği öfkeli üslup hep aynıdır.
Kalırsa partisi kaybeder
Geçenlerde bir araştırmacı ile beraberdik.
Siyasi partiler üzerine yapılan son nabız yoklamasına göre bazı partilerde liderin çekilmesi durumunda, bazısında ise liderin koltuğunu koruması durumunda oylarda düşüş yaşanacağı ortaya çıkmış.
Bu tür bulguların ve genel izlenimlerin ışığında şu anda Türk siyasetinin kriz konularından birini oluşturan "AK Parti'nin alternatifsizliği"ne belki farklı bir açıdan yaklaşabiliriz.
Çünkü kendini "Milliyetçimuhafazakâr" olarak gören bir partinin hem liberallere, hem özgürlükçü sosyal demokratlara, hem anti-militaristlere, hem de mütedeyyin kesimlere siyasi koltuk değneği olması ne kadar süre mümkün olabilir?
Kendini sosyal demokrat olarak sunan ama ne sosyal ne de demokrat çizgisi bulunan bir ana muhalefet ile bu alternatifsizlik sorunu nasıl çözümlenebilir kestiremiyorum.