Bir arkadaş grubu ulusların farklı özelliklerini tartışıyordu.
Biri başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
- Geçenlerde bir Japon'la konuşuyordum. Ona bütün Japonların birbirine benzediğini söyledim. Çok garip bir tepki verdi. Meğer yabancıların Japonlara ve Çinlilere "Hepiniz birbirinize benziyorsunuz" demesi, ırklarının aşağılanması biçiminde algılanırmış bu toplumlarda.
Bunları dinleyenlerden biri söze karışıp bu konudaki kendi deneyimini şöyle anlattı:
- Ama bir Çinli de bana "Siz beyazlar hepiniz birbirinize benziyorsunuz" demişti...
Dün CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın AK Parti'ye "12 Eylül'ün yargılanmasının önünü açacak Anayasa değişikliğini yapalım" içerikli teklifine ilişkin gelişmeleri izlerken, bizim askeri darbelerin ve müdahalelerin birbirine ne kadar benzediğini düşündüm.
Örneğin bazılarına göre 27 Mayıs iyidir, 12 Eylül kötüdür.
Bazıları 28 Şubat'ın arkasında durur, 12 Mart'ı beğenmez.
27 Nisan e-muhtırası veya 9 Nisan belgesi de bu tür tartışmaların odağında değiller mi?
Bu açıdan mesela 12 Eylül'ün, 28 Şubat'a veya 27 Nisan'a benzediğini söylemek de cuntacılar tarafından darbelerin aşağılanması biçiminde algılanır mı?
Çeşitli darbe modelleri
Aslında bunların hepsi silahlı kuvvetlerin şu ya da bu şekilde sivil silahsız siyasete müdahalelerinin tarihleridir.
Tabii bir de "Yargı darbeleri" tarihimiz var ki, onda da birbirine benzeyen sayısız durum sıralanabilir.
Ama Deniz Baykal bugüne kadar ne 28 Şubat'ın, ne de 27 Nisan'ın soruşturulup sorumlularının yargıya gönderilmesi konusunda bir öneri seslendirmiştir. Ayrıca Baykal'dan 28 Şubat döneminde silahlı kuvvetlerin de bir Sivil Toplum Örgütü olduğu çağrışımını yapan yorumlar duyulmuştur.
Ancak galiba bu kafa karışıklığında Baykal'ın "12 Eylül'ü yargılayalım" içerikli önerisine de şükretmemiz gerekiyor.
Çünkü bugünkü sivil siyasete karşı ve demokrasi dışı girişimleri örtmek ve Ergenekon avukatlığı yapmak için, gündemi sadece 12 Eylül 1980'e kadar geriye taşımak istemektedir.
Ya "31 Mart'ı yargılayalım" benzeri bir öneri ile güncel gündemi 1908'e, 1909'a taşımayı önerseydi AK Parti'ye?
Deniz Baykal Akdenizli olduğu için Karadeniz fıkralarının kahramanı Temel'in yaptıkları ona uymayabilir.
Ama bu fıkralardan birindeki Temel'in davranışını, bu "12 Eylül'ü yargılayalım" çıkışına benzetebiliriz.
İstanbul'a gelinir mi?
Bu fıkradaki Temel İstanbul'da bir suç işlemiş ve yakalanıp yargı önüne çıkmış.
Yargıç Temel'e "Yaptıklarını anlat bakalım" deyince, Temel başlamış anlatmaya:
- Karlı bir kış günü Trabzon'un Of'unda dünyaya gelmişim. Babam şefkat dolu çalışkan bir insandı. Annem de beni çok severdi. Okula başladığım yıl yedi yaşındaydım. Öğretmenimizi çok sevdim. Ama dersler zor geldi bana...
Yargıç Temel'in anlattıklarını hayretle dinlerken birden sinirlenip bağırmış:
- Bırak artık Trabzon'u, İstanbul'a gel artık!
Temel şöyle bir bakmış hâkime...
Sonra elinin işaret parmağı ile gözünün altına bastırıp "Pışşık" yapmış,
- İstanbul'a geleyim de beni mahkûm edesin değil mi, demiş.
Evet... Biri kalkıp Baykal'a "Bugüne gel... 28 Şubat'ı, 27 Nisan'ı ele al" dese, herhalde o da "Pışşık" yapacaktır.