Bugün "İran değişti mi" sorusunun cevabını Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını yorumlayarak arayacaktık. Ahmedinejad'ın oyların yüzde 63'ünü alarak göreve devam etmesi, değişimin ertelendiği anlamına geliyor.
"Acaba Türkiye değişti mi" sorusunun cevabı ise galiba açığa çıkan "Yeni Andıç"la verildi.
Taraf'ın yayınladığı, askeri savcının yayın yasağı koyduğu ve Genelkurmay Harekât Başkanlığı'nda görevli bir subayın imzası bulunan "Yeni Andıç" belgesi iki ay önce Nisan'da hazırlanmış.
O tarihte Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un "İletişim Toplantıları"nda üzerine vurarak "Aramızda cuntacılar barınamaz" dediğini dinlemiyor muyduk? D
emek Türkiye'de çok şey değişmemiş.
Madem bu belge üzerinde yayın yasağı var, ben de dünkü gazetelerde yayınlanan dört yorumdan alıntılar yapacağım.
Ordudan beklenen
- Diyeceksiniz ki, 'Ordunun bir kesimi dehşet salacağına, panik yaratacağına, halkın seçtiklerine karşı darbe tertip edeceğine, hasılı üzerine vazife olmayan işlerle uğraşacağına, sınırlarımızı korusun, kendi yerleştirdiği mayınları temizlesin, envanterindeki silahların Ergenekon örgütünün eline geçmesine engel olsun...' Haklısınız... Fakat, kendisini her bir şeyden sorumlu gören ordunun bir kesimi de haklı. Bu ülkede, 'Ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlayan önemli bir baskı grubudur' diyen siyasetçiler var olduğu sürece, o 'bir kesim' rahat durmayacak, halka huzur vermeyecektir. /Ahmet Kekeç - Star
Bu bir cunta mı?
- Genelkurmay Harekât Başkanlığı için 'Kurmay Kıdemli Albay' unvanlı bir subay tarafından hazırlanmış 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' adlı raporda AK Parti ve Fethullah Gülen cemaatine yönelik bir dizi eylem öngörülüyor... Bir Ergenekon tutuklusunun ofisinde ele geçen plan akıl dondurucu ayrıntılarla dolu... Hadi bakalım, çıkabilirseniz çıkın bu işin içinden... Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde böyle bir çalışmanın Başkan'dan habersiz yapılmış olması bir 'cunta' faaliyetini akla getirir. Böyle bir çalışmanın Genelkurmay Başkanı'nın ilgisi ve bilgisi dahilinde yapılmış olması ise elbette düşünülemez; aksi halde, bu, ciddi bir görev suçu olur... / Fehmi Koru - Yeni Şafak
Gül ne yapacak?
- Neresinden baksanız, Türkiye dehşet verici bir senaryo ile karşı karşıya bulunuyor. Şimdi soru şu: Bu belge gerçekten Genelkurmay Harekât Başkanlığı bünyesinde mi hazırlanmıştır? Kimdir bu belgenin sorumlusu? Dolmabahçe'de ne oldu, şimdi Erdoğan-Başbuğ ilişkisi hangi niteliktedir, bunlar tartışılabilir ama şu an ortada, Türkiye'nin nerede durduğuna dair not verdirecek bir hadise var. Son söz: Hem Erdoğan hem Başbuğ, kamuoyunu tatmin eden açıklama yapmalı. Sayın Cumhurbaşkanı Gül de, olayın ortaya çıkması için ağırlığını koymalı. Askeri savcılığın açtığı bildirilen soruşturmanın da, "Belge nasıl sızdı?"yı veya "Gazete haddi aştı mı?"yı değil, "Bu belge hazırlandı mı?"yı ortaya çıkarması da bu işin sağlıklı boyutu olacaktır. / Ahmet Taşgetiren - Bugün
Asıl sorun sızıntı mı?
- Eğer bu belge gerçekse; Ve yaşanan bunca olaya rağmen Genelkurmay'da birtakım insanlar hâlâ böyle planlar yapma cüretini gösterebiliyorsa, ne diyelim... Olay feci, sızmasına mani olamamak ise başka açıdan feci. Bir Genelkurmay düşünün ki, en gizli belgelerin sızdırılmasına mani olamıyor. Yani bu eylem planını hazırlamak suç. Sızdırılmasına mani olamamak da beceriksizlik. Vergi ödeyen vatandaşların şu soruyu sorma hakkı yok mu? Hâlâ bunları yapmaya hangi cüretle devam edebilirsiniz, nasıl mani olamazsınız? Eğer bu belge gerçekse; Bu belgeyi bürosunda saklayan eski asker yeni avukat Serdar Öztürk'e ne diyeceğiz? Müvekkili böyle şeylerden içerdeyken, kendisi bu belgeleri niye saklar? Cüret mi, salaklık mı? / Ertuğrul Özkök - Hürriyet