Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Alan da, satan da, satışı hükümsüz kılan da devlet olursa...

Hani " Halk şehre akın etti vatandaş artık denize rahat giremiyor"
içerikli eski kentsoylu söylemi vardır ya... Bunu her duyuşumuzda hem güleriz hem de "Halk" ile "Vatandaş" kavramlarının yarattığı anlam kargaşasına takılırız.
Osmanlı paşası baş dalkavuğuna sormuş:
- Konuşurken adam-madam, yemek-memek, ev-mev, kürk-mürk, kalem-malem falan deriz... Bu madam, memek, mürk, malem ne anlama gelir ki?
Baş dalkavuk anlatmaya başlamış:
- Paşam zatı aliniz adamsınız ben madamım, siz yemek yersiniz ben memek yerim, sizin giydiğinize kürk benim giydiğime mürk denir...
Halk olmak ile vatandaş olmak arasında acaba böyle bir fark mı vardır?
Ama daha da önemlisi acaba "Devlet" ile "Mevlet" arasındaki fark nedir.
Mesela Ahmet Nazif Zorlu Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın düzenlediği ihale sonucu, 800 milyon dolar ödeyerek Karayolları'na ait, "Devlet" tarafından imar durumu belirlenmiş İstanbul'daki arsayı "Devlet"ten satın aldı.
Milyonlarca dolar harcayarak bu arsada yapacağı inşaatın projelerini hazırlattı, çalışmaları başlattı.
Derken Devlet'in bir başka kurumu olan Danıştay'ın 6'ncı Dairesi, bu arsanın imar durumunu iptal etti.

Yanlış yapmamış
Ne desin bu durumda Ahmet Nazif Zorlu?
- Biz yanlış bir yapmadık. Devletten ihale aldık, demiş.
Neticede Zorlu çözümü yine Devlet'ten beklemek zorunda. Nihai durumu Danıştay'ın Dava Daireleri Genel Kurulu'nun kararı belirleyecek.
İmar durumunu belirleyen de, bu arsayı özelleştirme kapsamına koyan da, satan da, satış yapıldıktan sonra imar durumunu iptal eden de "Devlet" değil mi?
Burada "Kuvvetler Ayrılığı" mı, yoksa bir kuvvetin diğer kuvveti nötralize etmesi durumu mu söz konusu?
Bu durumda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı "Mevlet" konumunda bulunmuyor mu?
Herkül Millas geçenlerde Zaman'da şöyle yazmıştı:
- Yüzyıllarca kendinin saydığı bir devlet şemsiyesinin himayesinde değil de yabancı gördüğü bir yönetimin güdümünde yaşadığı için, belki bu yörelerde demokrasi ithal bir yönetim modeli olduğu için, belki her ikisi de bir arada olduğundan Yunanistan'da 'devlet' pek saygın değildir. Herhalde devleti temsil edenler de halka baktıklarında vatandaş değil, bir tür 'tâbi/reaya' görmektedirler. Türkiye'de de olduğu gibi Yunanistan otoyollarında trafik kontrolü olduğunda, sürücüler dayanışma adına karşıdan gelen araçlara farlarıyla haberi salarlar.
Demek ki yüzyıllarca Yunanistan'ı yönetmiş olsak da "Devlet"e bakış açılarımız onlarınkinden farklı değil.

Hangi devlet?
Geçmişte Devlet (veya MİT) görevlisi olarak Devlet'i darbeden korumak için çalışıp, bu görevi başarıyla sonuçlandıran eski ajan Mahir Kaynak dünkü "Star" da şöyle yazıyordu:
- Devletin tek olmadığını yaşayarak öğrendim. Kanunların emrettiğini kanunların çizdiği sınırları bir santim bile aşmadan 12 Mart'taki darbe teşebbüsünü izlemekte MİT içinde görev yaptım. Kendimi devletin bir görevlisi sayıyor ve onun himayesinde olduğumu düşünüyordum. Ancak darbeye teşebbüs edenler muteber, kanunlara uyanlar itibarsız hale geldiler ve ben kendimi karşı güce esir düşmüş bir insan gibi hissettim. Devlet tek olsaydı kişilerin itibarı ona hizmet etme ölçüsünde olurdu.
Siz nasıl bakıyorsunuz mesela gözaltılara ve tutuklamalara?
- Gözaltına alınan bir kişi kendini kanuna karşı gelmiş ama yakalanmış birisi olarak hissediyor yoksa karşı tarafa esir düştüğünü düşünüyor?
"Devlet" sadece Deniz Seki dinlenip tutuklandığı zaman mı tek olur?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA