Rakipsiz Genel Başkan Deniz Baykal CHP'nin bilmem kaçıncı tarihi olağan kurultayında konuşuyordu dün sabah. Bu tarihi kurultayda CHP'nin tarihini yeniden yazıyor, yurdun dört köşesinden gelen delegelere, onların kimler olduğunu anlatıyordu.
- O zaman doğmamış olsanız bile önemi yok. Sizler Kurtuluş Savaşı'nı yapan Mustafa Kemal'siniz, Türkiye'ye demokrasiyi getiren İsmet İnönü'sünüz, diyordu.
Sonra "Siz Türkiye'ye sosyal demokrasiyi getirenlersiniz" doğrultusunda bir şeyler de söyledi. Ama bunu söylerken nedense "Siz Bülent Ecevit'siniz" demedi.
Bu da çok doğaldır. Çünkü siyaset böyle bir meslektir. Ayrıca çok insafsız bir meslektir siyaset. Birinin yükselmesi için, bir diğerinin yükselmemesi, birinin ayakta kalması için, diğerinin bazen yok olması gerekir siyasette.
Bu şekilde Baykal CHP delegelerine CHP'nin tarihini anlatırken, Bülent Ecevit'in adı yokluğa ışınlanıvermişti.
Bunun Bülent Ecevit'i fazlaca etkileyeceğini zannetmiyorum. Çünkü neticede Ecevit hem CHP genel başkanıyken Başbakan oldu, hem de kendi kurup sıfırdan başlattığı DSP'nin başında başbakan oldu.
Şöyle ya da böyle, hemen herkes Türkiye'de başbakan oldu aslında.
Suat Hayri Ürgüplü, Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu, Sadi Irmak, Bülent Ulusu, partileri hiç seçim kazanmadan başbakan oldular. Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller, Özal ve Demirel Çankaya'ya çıkınca başbakan olabildiler. Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan seçim sandığından partilerini birinci çıkartarak başbakanlık koltuğuna oturdular.
Deniz Baykal ise zaman zaman "Ana Muhalefet Partisi Lideri" olmayı başarı sayan bir politikacı olarak CHP'nin tartışılmaz lideri konumunda bulunmakta.
Aslında bu da bir başarı. Deniz Baykal'ın siyasi başarısını küçümsemenin anlamı yok açıkçası. 1960'lı yıllardan beri hep "İstikbal vaad eden genç ve hırslı politikacı" görünümünde CHP'nin 21'inci yüzyılını da sürükleyip götürmek, küçümsenecek bir başarı mıdır? Ama kabul edin ki sistemde de bir yanlışlık var.
Bir partinin seçmen katındaki tutulma oranı düştükçe, o partinin delegeleri katında genel başkanının tutulma oranının artmasında bir gariplik yok mu? Seçimlerde hep kaybeden, kamu oyu yoklamalarında gerileyen bir siyasi partinin genel başkanı "Rakipsiz" olarak koltuğunu koruyorsa ve kurultayda bir başka genel başkan adayı çıkamıyorsa, o parti delegelerine onların henüz doğmadıkları zamanlardaki zaferlerden başka ne anlatılabilir? Ya bir delege çıkıp, "Bizim doğumumuzdan sonra genel seçime giderken, sizin sağınızda Yaşar Nuri Öztürk, solunuzda Kemal Derviş oturuyordu. Şimdi onlar nerede" diye sorarsa...
Ama böyle bir şey olamaz. Çünkü CHP'de parti içi demokrasi var. Böyle soruları soranlar, kendilerini partiden ihraç edilme istemi ile yetkili kurulların önünde bulurlar.
Bizim demokraside siyasi partiler demokratik olmasa da ziyanı yok. Futbol kulüpleri demokratik ya bu bize yeter. Baksanıza sezonun başından beri kaç tane teknik direktör takımları maç kaybedince görevlerini bıraktılar.
CHP'nin bilmem kaçıncı tarihi olağan kurultayındaki olağanüstü performansından ötürü Baykal'ı kutluyorum. İsmet İnönü bile rakipsiz olamadı hiç. Baykal bunu başardı.
Parti içinde bu kadar muhalifi olup da kurultayda hiç rakibi olmayan Baykal'ı gerçekten kutluyorum.