Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Cumhuriyet ile demokrasi birbirine küser mi?

Bu özdeyişi kim söylemiş bilmiyorum ama ulusal bayramlarımızda bile güncel siyasi gerginlikler ön plana çıkarılınca, hep bu özdeyişi hatırlarım.
Şöyledir bu özdeyiş:
- Cumhuriyetin hafızası güçlü, demokrasinin hafızası zayıf olduğu takdirde sistem aksamadan yürür.
Bu özdeyiş herhalde bir Fransız'a ait. Çünkü "Cumhuriyet" ve "Demokrasi" birbiri ile kaynaşmış kavramlar değil Fransa'da... Oysa mesela Amerika Birleşik Devletleri'nde "Demokrasi" denilince "Cumhuriyet" de anlaşılır. Örneğin Mayıs ayının son pazartesi günü kutlanılan "Anma Günü"nde (Memorial Day) konuşmacılar Amerikan devleti için hayatlarını verenleri anarken, Bağımsızlık Bildirisi'ndeki Jefferson'un cümlesini de hatırlatırlar:
- Dünyadaki bütün despotlarla mücadele etmek için Allah'ın huzurunda yemin ediyorum.
Bu anlayış, güncel ve global siyasi söylemlere de yansımıştır. Örneğin Amerikalılara göre terörizm Amerikan demokrasisini ve özgürlükleri hedef almıştır. Oysa Fransa çizgisindeki siyasal söylemlerde terörizmin devlet düzenini hedef aldığı söylenilir.
Bu temel farkın nedeni ABD'nin genç bir devlet olmasından ve demokrasi ile cumhuriyetin aynı anda dünyaya gelmesinden kaynaklanıyor. ABD'de cumhuriyet ve demokrasiden önce bir İngiliz sömürgesinin tarihi vardır neticede.
Bizim gibi engin bir tarihe sahip olan ülkelerde durum tabii ki farklı.
Örneğin bir "Ulusal Anma Günü"müz olsa, bunu hangi tarihten itibaren vatan için şehit olanları anarak kutlayacağız?
Malazgirt şehitlerini mi, Çaldıran şehitlerini mi, Mohaç şehitlerini mi, İnebahtı şehitlerini mi, Komanova şehitlerini mi anacağız?
Engin bir tarihe sahip olmak tabii ki güzel. Ama aynı zamanda zor bir durum bu.
Bakın Fransa'ya mesela... Mareşal Petain 1'nci Dünya Savaşı'nın kahramanı, 2'nci Dünya Savaşı'nın ise işbirlikçi haini değil midir?
Bizde 1960'larda Devlet'in idam ettiği Menderes, Zorlu ve Polatkan, daha sonra 1980'lerde Devlet'in "Demokrasi Şehitleri" olmamış mıdırlar?
12 Eylül Rejimi'nin Devlet Başkanı Evren 1980'lerde "Tencereyi pisletenlere devleti bir daha teslim etmeyeceğiz" demiş ve o dönemin yasaklıları olan Demirel Cumhurbaşkanı, Erbakan ve Ecevit de Başbakan olmamışlar mıdır 1990'larda?
Çünkü bizde henüz Cumhuriyet ve Demokrasi "Devlet" kavramı içinde kaynaşmış değildirler.
Önceki günkü törende ve resepsiyonda Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın birbirlerine mesafeli durduklarını yansıtan haberler, Cumhuriyet ile Demokrasi arasındaki mesafeyi de bir nevi işaret etmiyor muydu?
18 Şubat 2001'deki MGK toplantısında Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında geçen "Anayasa Fırlatma Tartışması"nı, Başbakan Ecevit bu bir "Devlet Krizidir" diye duyurmamış mıydı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA