Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bu coğrafyada ille de "Buralı" olmak mı gerekiyor?

İlle de birileri haklı, birileri haksız olmalı bu coğrafyada.
Bu coğrafyanın insanıysanız "Ak" ve "Kara" dan başka rengin varlığını kabul etmeyeceksiniz. Kapışan, kavga eden taraflardan birini tutmaz, kamplaşma içinde bir tarafta yer almazsanız ayıptır.
Van Rektörü'nün tutuklanması ya bir adli hatanın sonucu ise?
Ama bu önemli değil ki. Eğer "Karşı kamp" üyesiyseniz, sizi adaletin
sağlıklı işlemesi ilgilendirmez ki. YÖK'ten başlar, "İkna Odaları"na
uzanır, "Zaten bu profesörler" diye başlayan cümleler kurarsınız.
Van Rektörü'nün tutuklanması ya adaletin doğru tecellisini sağlayacak bir gelişmeyse ve gerçekten iddia edildiği gibi bir yolsuzluk varsa alımlarda? Ama bu önemli değil ki. Eğer karşı kamptaysanız "Rektör ile Cumhuriyet eşanlamlıdır" der ve "Rejimi şeriatçılar tehdit ediyor" içerikli demeçler verirsiniz.
Bu coğrafyada haklılık ve haksızlık "Kara kaplı kitap adaleti"ne göre belirlenir.
Burada herkes kadı rolündedir. Eğer önüne gelen davada kendi çıkarı veya kendi kampının çıkarı söz konusu ise, adalet ve hakkaniyet kurallarını bir kenara itip, "Şu kara kaplı kitaba bakalım" der.
Siyasi konumundan, düşüncelerinden ötürü yargılanan, hapse atılanlar, düşüncenin suç olmaktan çıkarılmasını savunmak yerine karşı görüşlülerin de bir gün hapse girmeleri için çaba harcarlar.
Bu coğrafyada kentlerin trafiğinin rahatça akması, kentin büyümesine paralel alt ve üstyapıların tamamlanması önemli değildir. "Köprüye Hayır" veya "Köprüye Evet" diyerek bir kampta cephelenirsiniz. Gerisi sizi ilgilendirmez.
Nasreddin Hoca'ya "Kaç yaşındasın" diye sormuşlar. O da "45 yaşındayım" demiş. Aradan 10 yıl geçmiş. Yine "Kaç yaşındasın" diye sormuşlar Hoca'ya. O yine "45 yaşındayım" cevabı verince, soranlar şaşırıp "Hocam 10 yılda hiç yaşın değişmedi mi" diye itiraz etmişler. Hoca kızmış, "Erkek adamın dediği dediktir. Zamanla değişmez" demiş ya.
Bu coğrafyada durum böyledir.
İstanbul'un nüfusu 2 milyonken söylenenleri nüfus 12 milyonken de aynen söyleyip "Köprüler tuzağı"ndan dem vurabilirsiniz.
Sovyet-Amerikan dehşet dengesi varken izlediğiniz dış ve iç politikayı aynen devam ettirmeye kalkarsınız. Bunu yapan Saddam'ın başına gelenler, Yugoslav ulusalcılarının ülkelerini sürükledikleri felaket kimseye ders olmaz bu coğrafyada.
Özel sektör batınca "Hortum", kamu sektörü batırılınca "Görev zararı" olur.
İşi tırmandırırsanız, ülke ile iktidarı karıştırırsınız. Şu anda AK Parti iktidarda olduğu için yapılan ne varsa kötülemek için "Zaten bunlar takiyyeci" dersiniz. Mümkün olsa "Enflasyonun düşmesi de, ihracatın artması da, AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması da şeriatı getirmek yolunda atılan adımlar" diye konuşabilirsiniz.
Neticede burası yüzünü Avrupa'ya dönmüş bir Balkan ve Ortadoğu ülkesidir. Buraya demokrasi de, cumhuriyet de, üniversite de, anayasa ve yasalar da Batı modelleri alınıp, bu coğrafyaya adapte edilerek getirilmiştir.
Ama galiba Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere'lerinin veya Sabri Esat Siyavuşgil'in Cyrano'sunun olduğu gibi, adaptasyon ve çevirilerin, orijinallerden daha mükemmel olduğunu düşünmeye başladık.
Öyle olmasa böyle olur muydu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA