Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın öfkelenmemesi, sakin olması, bazıları "Uyarı", bazıları "Eleştiri", bazıları "Karalama", bazıları da sadece "İftira" niteliğindeki söylemlere karşı soğukkanlılığını koruması, siyasetin gereğidir. Uzak ve yakın tarih, bunu herkese "Ders" olarak sunuyor.
Atatürk de bu kuralın dışında kalamamıştır mesela.
1930'da Serbest Fırka kurulunca basın "Tek Parti"ye karşı eleştiri yöneltmeye başlamıştır. 12 Ağustos 1930'da Atatürk'ün talimatı ile Fethi Okyar'a kurdurulan Serbest Fırka bu eleştiriler yüzünden ve halkın yeni partiye gösterdiği rağbet sonucu yine Atatürk'ün talimatı ile 17 Kasım 1930'da yine Fethi Okyar tarafından kapatılmıştır. O döneme dönük medya arkeolojisi yaptığınız zaman inanılmaz metinlerle karşılaşırsınız. Bir örnek vereyim. CHP'nin yayın organı Hakimiyet-i Milliye'de (Sonra Ulus oldu) 29 Teşrinisani (Kasım) günü Falih Rıfkı (Atay) imzasıyla yayınlanan başyazıda aynen şöyle deniliyor:
- Hiç şüphe etmeyiniz, bütün bu muhalif gazeteciler, hepsi, bir kelime ile alçaktırlar. Balkanlar'dan, Amerika'nın öbür ucuna kadar böyle mahluklar, casus ve baba katili gibi en iğrenç mücrimlerle bir sıraya konulur ve şahsi hürriyetleri bile kendi ellerine teslim edilemez. Biz ise gazete denilen müesseseyi teslim etmişiz.
Başbakan Erdoğan'ın siyaset yaparken ve iktidar olurken bu coğrafyanın adının hem "Ortadoğu" hem de "Anadolu" olduğunu unutmaması gerekiyor. Burada her ilişki gibi siyaset de serttir, kırıcıdır hatta bazen öldürücüdür. Bodrum'lu Heredot'un tarihini okuduğu zaman da bunu görür, yakın tarihi incelediği zaman da. Daha ötesi var mı? 20'nci yüzyılın ikinci yarısında başbakanları, bakanları asmadık mı? Bütün bunları yazmak gereğini hissetmemin sebebi, Başbakan Erdoğan'ın arkadaşımız Fatih Altaylı'ya atv'deki "Teke Tek" programında söyledikleri sözlerdir..
Bazılarını hatırlatayım:
- Yerli medyadan, hepsini kastetmiyorum, bazılarından, daha da faydalı olanlar çıkacaktır. Bizim medya bazı şeyleri öyle topa tutuyor ki, ülke çıkarı falan düşünmüyor. Sebep, medyadaki çirkin yayınlardır, o ne menem yayınlardır... Yabancılarla bu konuyu daha rahat halledersin. Bizimkilere bu uyarıyı yaptığınızda olayı alıyor, ticari şekilde farklı yaklaşıyor. Meslek ahlakı diye de bir şey kalmadı. Bu işin standardının oturması lazım.
Neyse... Benim sinirlenen iktidar sahipleri hakkında yazdığım bu yazının benzerleri, geçmişte diğer sinirlenen iktidarlar hakkında defalarca yazıldı. Yani bir yararı olacağına inanmıyorum. Öyle olmasaydı Mehmet Akif "Tarih" için "Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi" diye yazar mıydı?