Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Sorunlarla birlikte yaşamak devletlerin kaderi

Bir başbakanın kendi ülkesindeki bir kente gitmesi, deprem benzeri bir doğal felaket nedeniyle olmadığı halde gündemin olağanüstü maddesini oluşturuyorsa, o ülkede o kentin bulunduğu bölgeye ilişkin ciddi bir sorun var demektir.
Biz buna "Kürt Sorunu" diyoruz.
Ancak bir başka önemli durum daha var. "Kürt Sorunu" bugün çıkmadı. Dün vardı, bugün var, yarın da var olacak.
Kim bilir Tayyip Erdoğan'dan sonra kaç tane başbakan daha Diyarbakır'a gidip, demokrasi ve insan hakları mesajları verecek. Kamuoyu oluşturan aydın ve cahil odaklar, nice tartışmalar yapacaklar.
Ve "Kürt Sorunu" yine bir sorun olarak ve hatta içinde "Bölücü Terörizm" öğesini de barındırarak sürecek.
Burada izlenmesi gereken politikanın, akılcılığa ve gerçekçiliğe dayalı olması şarttır.
Örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'a girmesi, şu anda bu sorundaki terör öğesini yok etmez. Yakın geçmişte Kuzey Irak'ta ne Amerika, ne de Talabani-Barzani dayanışmasına dayalı fiili Kürt devleti vardı. Türk Silahlı Kuvvetleri sürekli Kuzey Irak'taydı ve sorun hâlâ devam ettiğine göre, bu mevcudiyet sorunu çözemedi.
Şimdi ise durum daha da karmaşık.
Yani TSK'nın Irak'ta bir askeri harekata itilmesi, TSK'yı yıpratmaktan ve Türkiye'nin dış politikasını sayısız probleme sürüklemekten başka bir işe yaramaz.
Demek "Bölücü Terör" sorununu içeride çözmeye çalışmaktan başka çare yok.
Ama bu, sorunun sınırlar ötesi olmadığı anlamına da gelmiyor.
Örneğin Irak'taki Şii'lerin ABD ile ittifakı daha da güçlenir ve Kum kenti kaynaklı Iraklı Şii imamlar, İran Şiileri'nden iyice koparsa, tüm Ortadoğu'yu etkileyen İran ideolojisinde Şii ağırlığının yerini Fars milliyetçiliği alabilir. Bu da, İran Kürtleri'nin ve Azeriler'in kendi milliyetçiliklerini körükleyebilir. Geçmişinde "Mehabat Cumhuriyeti" bulunan bir ülke için, bütün bunlar hayali senaryolardan öteye anlam taşımaz mı yani? Bizim izlememiz gereken politikaya gelince.
Türkiye Cumhuriyeti "Kürt Sorunu" ile birlikte yaşayacağını bilmeli ve bu sorunun olumsuz yansımalarını (Terör dahil) minimize etmenin yollarını bulmalıdır.
Aslında aynı durum, "Kıbrıs Sorunu" veya "Ermeni Sorunu" için de geçerli olmalıdır.
Tüm Avrupa Birliği üyeliği hedefini "Kıbrıs Sorunu"nun çözümsüzlüğüne endeksleyip, geleceğe dönük vizyonunuzu dinamitlerseniz, bu siyasi akla uygun mudur?
Veya "Ermeni Tasarıları" yüzünden hem ABD hem de tüm dünya ile ilişkilerinizi mi keseceksiniz?
Bu, "Jet ski tehlikeli" diye, jet skileri tümden yasaklamak gibi değil midir?
Bir devletin hayatında gündem, sayısız sorunlarla dolu geçer. Bu sorunların bazısı kısa vadede çözülebilir, bazıları yüzlerce yıl sürebilir de. Siyasetin ve idarenin varlık sebebi, bu sorunların devlet ve toplum hayatını durdurmaması, gelişmeyi ve istikrarı engellememesidir.
Türkiye bu bilgi ve deneyim birikimine sahip bir devlet ve siyaset geleneğine sahiptir. Yani Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır gezisinde verdiği mesajları olumlu bulurken, bu mesajlarla "Kürt Sorunu"nun sorun olmaktan çıkacağı beklentisine kapılmaktan da kaçınmalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA