Henry Kissinger'in " Diplomasi " kitabında vurguladığı evrensel gerçeği hep tekrarlarım.
Buna göre politikacıların gündem içinde öncelikli konu seçmek gibi bir lüksleri yoktur. Gündem, politikacıların üzerine gelir. Buna karşı, aydınlar, gazete yazarları kendi gündemlerini kendileri belirler.
Bunu iktidardaki politikacılara " Ülke böyle yönetilmez, şöyle yönetilir " diye sürekli yol gösteren biz köşe yazarlarının sütunlarında da görmüyor muyuz? Bu durum, tabii ki kamuoyu oluşturan odakların hafife alınmasını gerektirmiyor.
Ama neticede bizim sadece okurlarımıza ve mesleğimize karşı sorumluluğumuz var. Mesleğimizi ciddiye alıyorsak, doğal olarak tarihe karşı sorumlu olduğumuzu da bilerek yazarız. Fakat genel anlamı ile sırtımızda yumurta küfesi yok. Kafamız atarsa Türkiye'yi Amerika ile savaşa sokarız, siyasi iktidarla askerleri kavga ettiririz, Kıbrıs'ın tamamını fethederiz, bütçenin tamamını maaş zammına ayırırız ve hiç vergi almayız.
Daha da sinirlenirsek beyaz donla denize girenlerin donlarını zorla çıkartıp, onları sokaklarda gezdiririz, başı örtülülerin örtülerini açarız, trafik kurallarını çiğneyen sürücüleri anında müebbet hapse mahkum ve resmi söylemlerin dışındaki düşünce sahiplerini de Ali Kemal'in olduğu gibi linç ederiz.
Bu gerçeklerin ışığında siyasetçilere ve özellikle siyasi iktidarlara karşı, insaflı davranmak gerektiğini görüyoruz.
Yumurtaları kırmadan, ülkeyi iç ve dış krizlere sürüklemeden, devletin geleneksel dengelerini bozmadan, arkaik bir idari yapı içinde, hem günlük yaşamı sürdürmek, hem gerekli reformları yapmak, hem de gelecek seçimde seçmenden oy almak gibi bir uğraştır iktidardaki siyaset. Üstelik bunu Ortadoğu gibi, demokrasiye ve istikrara pek alışkın olmayan bir coğrafyada yapacaksınız. Sizi destekleyenler yanında, size sadece karşı olanların değil, sizin yok olmanızı isteyenlerin çoğunlukta bulunduğu bir sosyopolitik ortamda yapacaksınız.
Bunu başaramadığınız zaman hem ülkenin ve toplumun hayatını karartırsınız, hem de kendi siyasi yaşamınızı. Bunu çok yakın geçmişte defalarca görmedik mi? Diyorum ki... Köşelerimizde egolarımızı cilalarken, siyasete ve siyasetçilere karşı insaflı olmayı da deneyelim. Elbet bunu, yalaka olmakla karıştırmayalım.
Ama hiç unutmayalım ki, kendi hayatlarımızdaki veya mesleğimizdeki sorunları çözmekte bile bazen ne kadar çaresiz ve yetersiz kalıyoruz. Küçük sorumluluklarımız bile bazen bizi nasıl köşeye sıkıştırıyor. Ve incir çekirdeğini doldurmayan konularda bile bazen birbirimizi nasıl hırpalıyoruz.
Barış, savaş, istikrar, demokrasi, refah ve gelişme gibi konuların sorumluluğunu taşıyanları, hiç olmazsa anlamaya çalışalım.