Keşke bütün uluslararası gerginlikler, şu anda İngiltere ile Fransa arasında süren gerginlik gibi, kahkahalarla geçebilse.
Biliyorsunuz. Önce AB Anayasası'na Fransa'nın "Hayır" demesi, arkasından da AB'nin uzun dönemdeki bütçe görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, İngiltere ile Fransa'nın arası iyice açıldı. İngiltere Başbakanı Tony Blair'in Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı "Değişim gereği" konulu konuşma üzerine gerginlik iyice tırmandı.
Fransız "Liberation" gazetesine göre Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, bu gerginliğe katkısını, İngiliz Mutfağı üzerinde nükteler yaparak tırmandırmış. Rusya'nın Kaliningrad kentinde Putin ve Schröder ile ayaküstü yaptığı sohbette, İngiliz mutfağını alaya alınca, Rusya Devlet Başkanı'nı ve Almanya Başbakanı'nı gülmekten kırıp geçirmiş.
Fransız gazetesinin haberine göre Chirac, "İngilizlerin Avrupa tarımı için tek yaptığı şey deli dana hastalığı" deyince, Putin ve Schröder kahkahaya boğulmuşlar... Chirac, İngiliz yemekleriyle ilgili olarak da, "Bu kadar kötü yemek pişiren insanlara güvenemezsiniz. Finlandiya'dan sonra yemekleri en kötü ülke İngiltere" demiş. Gülmesini zor tutarak söze karışan Putin, "Ya hamburger?" diye sorunca Chirac, "Hamburger mi? O İngiliz yemeklerinin yanında hiç fena değil" cevabını yapıştırmış..
Chirac, eski NATO Genel Sekreteri Robertson'ın kendisine "iştah kapatıcı bir İskoç yemeğini" tattırmaya çalıştığını anlatarak, "NATO ile sorunlarımız buradan kaynaklanıyor" diye konuşmuş.
Aslında bu tür şakalaşmalar tarihte de var. Mesela İngiliz Kralı 2'nci Charles (1660-85), Fransa kralı 14'üncü Louis'nin elçisini yemekte ağırlıyormuş. Yemekler salonun dışına garsonlar tarafından getiriliyor, kapıda bekleyen "Dizbağı Şövalyeleri" (Knights of Garter), yemek tepsisini alıp, dizlerinin üzerine sürünerek Kral ve konuğuna servis yapıyorlarmış. Kral Charles, dizlerinin üzerine duran şövalyeleri Fransız elçiye gösterip "Sizin kralınızın sarayında da servis böyle yapılır mı" diye sormuş. Fransız elçi gülmüş; "Bizim sarayımızda yemekler çok lezzetlidir. Kimse diz çöküp, yemekler kötü diye özür dilemez" demiş.
Chirac'ın İngiliz mutfağını alaya alması komik ama, Alman Schröder'in buna gülmesi daha komik. Çünkü bir araştırmaya göre "Dünyadaki En Kısa 3 Kitap"ın, "İngiliz Mutfağı, Latin Amerika Demokrasi tarihi ve Alman Mizahı" konularında yazılanlar olduğu söylenir.
Bu arada İngilizlerin de Fransızlar hakkında özellikle "Fransızca"yı alaya alan nükteler yaptıklarını hatırlatalım. Mesela İngiliz albaya "Fransızca bilir misiniz" diye sormuşlar. Albay gülmüş, "Fransızca bilmem ama aksanım çok iyidir" diye cevap vermiş.
Ayrıca en son darbeyi de, İngiliz tarihçi Dr Peter Hicks, Fransızlara vurdu.
Londra'daki Denizcilik Müzesi'nde bu hafta teşhir edilmeye başlanan belgelere göre, meğer Napolyon, sürgün olarak gönderildiği St. Helen adasında, refakatindeki Kont Emmanuel de las Cases'dan İngilizce dersleri alıyormuş. Hatta öğretmenine "Buradan kurtulup özgürlüğe kavuşursam, İngilizce çevirmenliği yaparak hayatımı kazanabilir miyim" diye de sorarmış.
Anlaşılan Trafalgar'da Nelson'a, Waterloo'da da Wellington'a yenildikten sonra, üstünlüğü Fransız Mutfağı'nda değil, İngiliz Dili'nde aramayı yeğ tutmuş bu büyük Fransız.
Oysa güçlü döneminde İngiltere'ye karşı abluka uygularken İngilizler için "Dükkancı millet" derdi.
Neyse. İyi ki Türkiye ile Yunanistan arasında böyle bir "Mutfak kavgası" yok. "Musakka Türk mü, Yunanlı mı" diye birbirimizle savaşa bile girebilirdik.