Çok sevdiğim, yakın dostlarım olan bir sanatçı çiftin, tek kızları evleniyor. Geçenlerde, müstakbel gelinin babası, düğün davetiyesini kendisi getirmek nezaketini gösterdi.
Oturduk karşılıklı.
Kahvelerimizi yudumlarken, "Kız vermek" denilen acıklı mutluluğun tahlilini yapmaya çalıştık.
O anlattı...
Eşi, kızlarının odasına gidip gidip, gözü yaşlı çıkıyormuş odadan. Kız ise, eski evindeki eşyalarını ve ayrıca gözüne kestirdiği eşyaları, yeni evine taşıyıp, duruyormuş.
Bunları dinlerken, kızlarını gelin eden çiftin "Geçmiş"e, gelin olacak kızın ise "Gelecek"e dönük yaşadıklarını o kadar iyi görmek mümkün dü ki. Hayat da böyle değil mi?
Kuşaklar arasında, tek taraflı bir yol vardır hep. Yaşlılar için gençlik, geçmiştir.
Gençler içinse, yaşlanmak gelecektir. Neticede çocuklar ve gençler, büyürler... Yaşlılar ise, ihtiyarlar.
Bu sanatçı dostum, kızının evlenmesi arifesinde, ailece yaşadıklarını anlattı.
Ben de kendimce, kendi yaşadıklarımı anlatmaya çalışıp, ona katkıda bulundum.
Sonuçta, kozmik bir piyango ikramiyesi olan "Yaşamak" olgusunu, herkesin daha bilinçle değerlendirmesi gerektiği noktasında görüş birliğine vardık.
Evet... Yaşamak, gerçekten kozmik bir piyangonun büyük ikramiyesi.
Sonsuz evrendeki, sayısı bilinmeyen planetlerden biri olan "Dünya"da, "Hayat" diye eşsiz bir mucize gerçekleşmiş.
Bu mucizenin ürünlerinden biri olarak, siz de hayata sahip olmuşsunuz.
Ve biliyorsunuz ki, bu mucize, kalıcı değil... İlahi sonsuz adalet, herkesi ve her canlıyı "Ölüm"le eşitlemiş.
Aklı başındaki insanlara düşen, yaşamanın tadına varmak olmalıdır.
Bir esir veya toplama kampında, her türlü işkenceyi, açlığı, eziyeti çeken insanların, yine de yaşamak için, ne tür çabalar harcadıklarını, haberlerden, filmlerden, romanlardan öğreniriz.
Önlerindeki yaşam süresinin, geride bıraktıkları süreden çok kısa olduğunu kesinlikle bilen yaşlıların, hayata nasıl sarıldıklarını, her an gözlemez miyiz?
Bu gerçeklerin ışığında, mutluluk vermesi gereken olaylara üzülmek, aslında hayatı ziyan etmek değil midir?
Evet... İnsanın kızını, yabancı bir insana teslim etmesi, tabii ki kolay değildir.
Ama düşünürseniz ki, belirli süre sonunda, ne ana, ne baba kalıyor ortada.
Ve insanın kocası ya da karısı, anadan da babadan da, daha yakın oluyor insana.
Genel olarak, insanlar eşleriyle, ana ve babalarıyla olduğundan daha fazla süre birlikte yaşıyorlar.
Eğer birlikte kurduğunuz, ortak değerlerle bezediğiniz "Aile" adı verilen kurumun tadına vardıysanız, "Yaşamak", çok farklı anlamlar katıyor size de vuran kozmik piyangoya.
Geçen gün, sanatçı dostumla, siyaseti değil, bunları konuştuk.