Bazı şeyler ancak sinemada veya tiyatroda olur.
Hiçbir ülkenin veya bireyin, "Durdurun dünyayı, inecek var" demesi mümkün değildir.
Türkiye'de toplumun ve devletin olduğu gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de, "Yeni Dünya"ya uyum göstermesi şart.
Bu uyum için gerekli modernizasyon çalışmalarının, Genelkurmay'da yapıldığı biliniyor.
Profesyonel askerliğe doğru kararlı adımlar atıldığı da, sürekli açıklanmakta.
Ancak olay, "Modernizasyon", "Mekanizasyon" veya "Profesyonelleşme"nin ötesinde, yeni bir düşünce tarzını da gerektiriyor.
Hür Demokratlar Derneği'nin yayınlarında, Dr. Can Baydarol geçenlerde, 28 Haziran'da yapılacak İstanbul'daki NATO Zirvesi'ni yorumlarken, eski ile yeniyi çok çarpıcı biçimde karşılaştırmıştı.
Gerçekten NATO, Soğuk Savaş döneminde "Hiçbir şey yapmadan başarıya ulaşan" bir ittifaktır.
Yani bir dönemde, "Caydırıcılık" yeterli bir askeri konseptti.
Ama Berlin Duvarı 1989 Kasım'ında yıkılınca ve ABD 11 Eylül 2001'de terörist saldırıya uğrayınca, NATO'nun varlık sebebi de, konumu da değişti.
Örneğin, müttefiklerden birine saldırı olmamasına rağmen, Bosna'ya ve sonra Kosova'ya "Ağır insan hakları ihlalleri" nedeniyle müdahale etti.
11 Eylül sonrasında da, elle tutulur bir düşman olmayan "El Kaide"nin, tüm NATO ülkelerini hedef olarak seçtiği terörist saldırı başladı.Ve Irak Savaşı ile, Birleşmiş Milletler'in devre dışı kaldığı, NATO'nun ABD ile Avrupa arasında yalpaladığı bir dönem başladı.
28 Haziran İstanbul NATO Zirvesi'nde, NATO'nun da, askeri teorilerin de, eskisinden farklı değerlendirildiği bir tartışma ortamı yaşanacak.
Tıpkı doktorluk, mühendislik, avukatlık gibi, askerlik de bir meslek.
Askerliğin de bilimsel, teorik içerikleri var. Şu anda TSK'nın beyinsel üretkenliğinin artması, çok önemli.
Türk iç politikasının günlük tartışmalarına TSK'yı çekmeye çalışanlar, gerçekten ya cahildir, ya da akılsızdır.
TSK'nın bütün düşünsel enerjisini, 28 Haziran NATO Zirvesi'ne, farklı ve değerli tezler hazırlamaya yönlendirmesi gerekiyor.