Siz sayın okurlarımızdan gelen e-mailler, her konuda ışık tutuyor bizlere...
Şunu da vurgulamalıyım.
Hergün aldığımız e-maillerin önemli bir bölümü, "Bedelli Askerlik" konusunu işlemekte.
Bedelli askerliğin, siyasi iktidar ile Genelkurmay arasında gidip geldiğini de, tüm kamuoyu izliyor.
Dünkü Yeni Şafak'ta Mehmet Şeker, okurlardan gelen "Bedelli Askerlik" konusundaki e-maillere, ilgi çekici ve doğru bir noktadan yaklaşmıştı.
Mehmet Şeker diyordu ki:
- Gazetenin askerlik şubesine, benim de şube başkanına benzer halim mi var? Çok rica ederim. Bedelli askerlik isteyen herkesin, kendi askerlik şubesi neredeyse oraya postayla ya da faksla göndermesi, olmazsa elden ulaştırması gerektiğini, bir kez daha hatırlatıp, yolumuza devam edelim.
Bu doğru bir öneri bence de.
Bedelli askerlik isteyen sayın okurlarımızın, gerçekten haklı ve makul gerekçeleri var.
Bedelli isteyenlerin çoğu, bir iş veya işyeri sahibi. Askerlik nedeniyle işlerini bıraktıkları takdirde, geri dönünce herşeye sıfırdan başlayacakları endişesini taşıyorlar.
Ülkenin ekonomisine ve dolayısıyla milli savunmaya, yaptıkları işlerle, üretimleri ile, vergileri ile, şu anda katkıda bulunduklarına inanıyorlar.
Bu gerekçelerin, Genelkurmay, Milli Savunma Bakanlığı ve diğer ilgili karar merkezleri tarafından bilinmesi, bunları bizim bilmemizden daha etkili olacaktır.
Üstelik Genelkurmay'ın da, profesyonel askerliğe geçiş için yoğun çalışmalar yaptığı biliniyor.
Bu bakımdan "Bedelli Askerlik"ten yana olanların, biz gazete yazarlarından çok, ilgili askeri ve bürokratik yetkilileri bilgilendirmesi, daha doğrudur.
Bilinen hikayeyi bir kez daha tekrarlayayım.
Padişahtan, Bağdat valisine acil bir istek mesajı gelmiş.
Mesajda "Acele 100 bin ton çayı paketleyip, İstanbul'a gönderin" diye irade buyruluyormuş.
Vali paşa, bu mesajı alınca, İstanbul'a cevabi bir mesaj göndermiş.
Şöyle demiş,
- Padişahımın Çin imparatoruna gönderdiği mesaj, yanlışlıkla vali kulunuza geldi. Arz ederim.
Evet... Bedelli askerlik olacaksa, buna gazeteciler değil, ilgililer karar verecektir.