Böylesini hiç görmemiştim...
Hafifçe direksiyon yorgunu ama içimde artan iştahla Susurluk'a girdiğim onlarca yıl boyunca böyle tenhalıkla karşılaşmamıştım.
Otoyoldaki mola yerleri de farklı değildi.
Tuvalet ihtiyacını giderenler kahveciler ve köftecilere bakmadan arabalarına koşturuyordu.
***
Neyse, devasa tostçudan içeri giriyorum. (Hayır, kendini gurme sananların meşhur ettiği tost yapan kahvehaneyle bir yakınlığım yok, anlamışsınızdır!)
Yaz günlerinde hep kuyruk olan kasa önünde kimsecikler yok.
İçeride zaten bir aile var, bir de ben.
Servis elemanı genç kızlar bezmişler, uyuklamak üzereler.
Duble peynirli tost ve çay söylüyorum; 185 Lira.
İçine sucuk falan ekletsem, 250 liralara kadar çıkacak...
Aile babası genç adam bakışlarımdan anlıyor; çıkarken kapı önüne "
Bayramda herkes sıfırı tüketti Haşmet Bey" diyor; "
elindeki avcundakini, kartındakini harcadı, bitti; bu tenhalık ondan."
***
Başka tost, çiğ börek, peynir, zeytin satan yerlerin önünden geçiyorum...
Sinek avlıyorlar.
E hani tatil sezonunun en yüksek yerindeydik!
Medyanın anlattığı bin liralık lahmacun, bin beş yüz liraya girilen beach club hikayelerinin ötesindeki durum bu mu?..
Sade insanlar neredeler?..
Yollarda vızır vızır gidip gelen yazlıkçı özel araçlar?
Depoyu bin küsur liraya doldurup, otoyola kredi kartını bıraktıktan sonra bir şeyler yemeye mecalleri kalmıyor mu?
Kimse onlardan bahsetmiyor.
***
Gece otoyoldan hiç ayrılmadan dönüyorum...
24 Saat açık denilen mola yerlerinin saat 23'te ışıklarının yarısı söndürülmüş...
Açık olan bölümlerde çalışanlar, müşterilerden fazla...
"Yöresel ürünler marketi" denilen alanlarda zeytinyağlar sergileniyor.
Minicik ikili süs yağ şişelerinin üzerindeki etiketlerde 680 lira yazıyor.
Elini uzatan etiketi görünce elektrik çarpmış gibi çekiyor.
Geri kalan tezgahlar turistleri baştan çıkartmaya yönelik parıltılı ambalajlı şekerlemelerle dolu...
***
Orta sınıf her şeye rağmen başını dik tutmaya çalışıyor, biliyorum.
Ama içinden geçtiğimiz yaz mevsimi bu sınıfın yakasından tutmuş, sarstıkça sarsıyor.
Bakalım sonbahar nasıl gelecek?
***
NOT DEFTERİ
Ben bir bakıma tutkunun yaratabileceğinden çok daha yakın bir ilişki düşlüyorum; ortak inanç bağı yani... (LAWRENCE DURRELL / Mountolive)