Bu düzenin süremeyeceğini; bizim tarafımızdan sürdürülemeyeceğini; bu türden becerilerimizin çoktan kaybolduğunu nereden anlıyoruz?
"Sürdürülebilirlik" teriminin moda olmasından tabii ki...
Ekranlara çıkan işadamlarının, ünlülerin ve çaresiz uzmanların yerli yersiz "sürdürülebilirlik"ten söz etmeleri gerçeği anlatmıyor mu?
***
Yazın duvarlara...***
Aslına bakarsanız, bu düzen sürdürülmeyi zaten hak etmiyor...***
Ancak SÜRÜNDÜRÜLEBİLİR kitleler varsa, sürebilen bir düzeni bizden böyle saklayacaklarını sanıyorlar.***
Sevgilerini sürdüremeyenler...***
Sıfır hürriyet ve irade...***
Nasıl seveceğiz birbirimizi?***
Hiç rasyonel aşk hikâyeleri anlatmayın bana...***
Bir zamanlar Ayvalık'ta bir sokakta şöyle bir duvar yazısı görmüştüm:***
Şiddetle merak ederiz; bazen açık açık, bazen gizlice merak ederiz.
Neyi mi?
Gerçekten sevilip sevilmediğimizi...
Ne kuşları ve çiçekleri, ne banka hesaplarımızın geleceğini, ne izlemeye başladığımız dizinin son bölümünü bu kadar çok merak ederiz...
Bilmiyor muyuz sanki sevilip sevilmediğimizi...
Biliyoruz ama emin olmak başka bir seviyedir.
Dindirebilir miyiz bu merakımızı? Hayır.
Belki "Asla" bile diyebilirim ama yazıp okuyunca insanın kalbi kırılıyor.
Çözüm?
Sevmeye, sevgine odaklanmaktır.
Sevilmek, bozar zaten insanı...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Haşmet Babaoğlu | Bilmiyor muyuz sanki!