İnsan bazen çevresinde olup bitenlere tekrar tekrar uyanıyor...
Ne anlatacağımı merak mı ettiniz? Şu...
Büyük bölümü otuzlu yaşlarda ve beyaz yakalı kimi tanıdıklarım çıldırmanın eşiğindeler.
Nasıl mı?
Özgüvenlerini kurcalamaktan helak oldular...
"Kişisel gelişim" aforizmalarını her Allah'ın günü sosyal medyaya yapıştırırlarsa eğer, gelişeceklerine, başaracaklarına, sevileceklerine inanmak gibi bir saçmalığa kapıldılar.
En fenası...
Acıklı ve komik bu manzara...
Yalancı ve yapmacık hâle geldiklerini göremiyorlar.
Bütün bunların dışarıdan çok fena fark edildiğini, ilk başta çevrede oluşturulan "büyü"nün çabuk bozulduğunu, kendini bu kadar kasmanın aslında mutsuzluk ürettiğini de anlamak istemiyorlar.
***
Bir de sürekli "tutku", "işine delice bağlanma" ve "her şeyi olumlama" trendi çıktı.***
Güzel kardeşim...***
Özgüven aşağı, özgüven yukarı...
Tamam ama bu kavramla anlatılanın içinde "güven" yok ki!
Bir tür hız takıntısı bu, yanılsama, hatta taşkınlık...
Bana sorarsanız...
Uzun insanlık geleneklerinin temel kavramına dönmek gerek.
Öncelikleri baştan belirlemeliyiz...
Önce "emin insan" olmak için çalışalım, güvenilir kişi olarak yola çıkalım.
O zaman elbet ağır ağır ama sağlam biçimde özgüvenimiz de yerine gelecek.
Sana güvenildiğinde, sen de kendine güveneceksin!
***
NOT DEFTERİ
İnsanlar tuhaftır! Fena bir şey yapmakta olduklarını hissedecek olurlarsa mutlaka en evvel vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar. (H.Z. UŞAKLIGİL / Mai ve Siyah)