Savaş ve Barış'ta bir bölüm var...
Şu sıralarda birçok yazar tarafından alıntılanıyor.
Yok, bizim medyadan söz etmiyorum; bizimkiler Kılıçdaroğlu'nun manevralarıyla hipnotize haldeler; dünyaya falan bakacak ne müktesebatları var, ne de mecalleri...
Neyse dönelim Tolstoy'un büyük romanındaki gerçek hayattan bir kişilik olan Moskova Valisi Kont Rostopçin'e...
***
Tolstoy, şöyle der:***
Bana öyle geliyor ki...***
Ancak asıl önemlisi şu...
Ulus devletler de aynı haldeler...
Pandemiye, iklimi bahane eden disipline, ekonominin yeniden dizaynına dair önlemlere, Birleşmiş Milletler'i tek dünya devleti haline getirecek uygulamalara bir yandan boyun eğiyorlar...
Bir yandan da ruhları isyan ediyor, alttan alta direnç merkezleri inşa ediyorlar.
Bu işin sonu ne olacak?
Yeni Dünya Düzeni; küresel oligarşi (Napolyon) kazanacak mı?
Enseyi karartmadan düşünelim...
Ama teyakkuzu da elden bırakmadan...
***
MADEM ÖYLE AZICIK TARİH...
Şimdi Napolyon'un Moskova seferini konuşup, üstelik bir de Kont Feodor Rostopçin'den bahis açtık ya...
Biraz tarihten dem vurmamak olmaz.
Takvimler 7 Eylül 1812 gününü gösterirken Moskova'ya 110 km mesafede, Borodino Köprüsü'nde Ruslar ezildiler.
Artık Moskova, Napolyon'un elinde sayılırdı.
Ama nasıl?
Ruslar savaşarak ölelim diyorlardı.
Mareşal Kutuzov karşı çıktı: "Ya Rusya'dan ve ordumuzdan vazgeçeceğiz ya da Moskova'dan."
İşte o zaman şehrin valisi Kont Rostopçin, her şeyin yakılması emrini verdi. (Başka bir konudur, belki bir gün açarım ama siz aklınızın bir köşesine yazın; şehrin tarihi eserleri ve belgeleri dahi yakıldı, yok edildi.)
Napolyon'un aldığı Moskova, gerçekten Moskova mıydı?
Fransızlar bir ay sonra küçük birliklere ayrılarak çekilmeye başladılar.
Sonrası malum...