Birkaç uzaylı filmi var ki, diğerlerinden derin biçimde ayrılır.
Bunlardan biri de Denis Villeneuve'nin yönettiği 2016 yapımı Arrival (Geliş) filmidir.
Uzaylılardan çok söz etmeye başladık ya, oturdum, filmin giriş bölümlerini bir daha izledim.
Neden?
Çünkü filmin kahramanı Lousie Banks tipik bir bilim insanı akademisyendir; TV izlemez, haberleri önemsemez.
O yüzden de yeryüzünün 12 noktasına garip uzay gemilerinin geldiğini üniversitedeki dersleri dekanlık tarafından iptal edilince öğrenir. Dışarı çıkar, herkes telaş içindedir. Annesi telaş içinde arar o sırada...
Konuşma şöyledir: "Anne n'olur, izlediğin kanalın canını sıkmasına izin verme!"
Lakin bu kez kanalın verdiği haber doğrudur; fazlası vardır ama eksiği yoktur.
***
Öyle bir şey olsa şimdi.***
Geçen gün karşıma çıkan bir ifade beni aldı götürdü: "Sosyal medyadan kurtarılmış bir yaz kaldı mı? Nasıldır böyle bir yaz? Unuttuk galiba..."***
Yaz mevsimini sevmek, akşamlarını sevmektir.***
Wall Street Journal'ın haberi ilginç.***
Dünkü yazımda pandemi sırasında kitleler üzerinde uygulanan hipnoz ve rıza tekniklerini sıralarken bir noktayı atlamışım...
Daha doğrusu, içim istememiş yazmayı ama yazmam gerek.
Biraz direnenleri, "N'oluyoruz yahu?" demeye kalkanları küçük düşürdüler; kitle önünde "cahiller" olarak aşağıladılar, utandırdılar.
Fenaydı, unutulmaz!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz