Üzgünüm...
Ama hatırlatacağım.
Çünkü tam günündeyiz ve bazı "yamukluklar"ın çok erken başladığını bilmek durumundayız.
15 Temmuz'dan dört ay sonra şöyle not düşmüşüm bu köşede:
"Bir tür ruhsal kayganlık ve pişkin bir kayıtsızlık... Bunu nasıl beceriyorlar, aklım almıyor. Sosyal medya sayfalarına bakıyorum, konuşmalarına kulak veriyorum, davranış ve düşüncelerini izliyorum...
İnanılır gibi değil! Sanki 15 Temmuz hiç olmamış gibi yaşıyorlar!
Hadi Kılıçdaroğlu dışarıdan üflenen tavsiyelere uyarak '15 Temmuz'u unutturma' stratejisi izliyor, onu anladık.
Fakat koca bir sosyal kesimin bu kadar kısa sürede zihninden silip atması kabul edilebilir bir şey mi? Sanki iki saatliğine bir film izlemiş de salonun ışıkları yanınca her şeyi unutmuş gibiler..."
***
Bazı "dikkat noktaları" çok kısa bir zaman içinde eri yip gidiyor.***
Milletin derinden derine...***
"Okumuşlar" öğrendikçe güçsüzleşirler.
Tartışmalara doyamazlar ama harekete geçmekte tembeldirler.
Milletin çoğunluğu farklıdır; onlar öğrendikçe güçlenirler.
Üstelik neyin iyi, neyin kötü olduğunu şıp diye kestiriverirler; uzun analizlere, karşılıklı tartışmalara ihtiyaç duymazlar.
15 Temmuz darbe girişimini bastıran halk hareketi işte bu gerçeğin en açık kanıtıdır.
İşte bu yüzden her kesimden "okumuşlar" istediler ki, 15 Temmuz çarçabuk sıcak bir gündem maddesi olmaktan çıksın, hatıraya dönüşsün...
Ne yazık ki, bunu becerdiler de..
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz