Yağmurlar da bir tuhaf yağıyor, diyeceksiniz...
Dolu, çamur, sel...
Fırtına, kıyamet...
Çok uzun dönemli kayıtlara göre pek de tuhaf sayılmaz ama diyelim ki öyle..
Ama dere yataklarına şehirler yerleştirdiğimizi çarçabuk unutuyoruz...
Heyelanlı bölgelerde zayıf tabanlı yollar yaptığımızı unutuyoruz...
Sonra gelsin en kolayı...
İklim değişikliğinden yakınıyoruz.
Peki ya bu olaylarda asıl mesele iklim değil, "hava durumu" değişikliği ise...
***
ENMOD nedir duydunuz mu?
Environmental Modification Convention. (Çevresel Değişiklik
Tekniklerinin Askeri veya Diğer
Herhangi Bir Düşmanca Kullanımının
Yasaklanmasına İlişkin Sözleşme.)
18 Mayıs 1977'de
BM Genel
Kurulu'nda kabul edildi;
ABD ve
Sovyetler Birliği sözleşmeye derhal imzayı
bastılar.
Şimdi sormak gerek...
Böyle bir şey yoksa, niye BM tarafından en yüksek seviyede gündem yapılıp mutabakata bağlandı?
Var idiyse...
Bugün niye hiç sözünü etmiyoruz?
Çevreyi (esas olarak hava durumunu) daha o dönemde değiştirebilecek teknolojiyi üretenler bugün kullanmaktan vazgeçmiş olabilirler mi?
Bugün sözleşmeden bahseden var mı? Yok!
1992'de Rio zirvesinde şöyle hafifçe ele alındı ve inanmayacaksınız ama unutuldu.
Evet! Unutuldu.
Nasıl?
Çünkü tezgâhta "iklim değişikliği" vardı.
***
Düşünün...
Hegemon ülkeler nasıl teknikler geliştirmişlerdi ki daha 1970'lerde derhal bir önlem alınma ihtiyacı doğmuştu?
Onu da kısaca açayım...
Jeomühendisliğin işiydi bu...
"Havayı, okyanusları ve yer kabuğunu manipüle etmek için mühendislik çalışmaları..." Özellikle de askeri jeomühendislik ön
plana çıkmıştı.
1977'de imzalanan sözleşmeye taraf devletler şu sözlerin altına imza atmıştı:
"İnsanlığa yönelik tehlikeleri ortadan kaldırmak için çevresel modifikasyon tekniklerinin askeri kullanımını etkili bir şekilde yasaklamayı arzuluyoruz."
***
Ben bunları yazayım...
Meraklısı daha ötesini araştırır.
Sonrası?
Sonrası külahı önümüze koyup düşünmek...
Ama belki de birkaç yıl sonra "iklim değişikliği" patırtısına şüpheyle yaklaşanların düşünmesini, yazmasını, çizmesini engelleyecekler.
Az zamanımız var.
***
NOT DEFTERİ
Bizim argümanımız şöyledir: O kadar da kötü değiller... Ancak bu kötü olmayışları küçücük kalmışlıklarından kaynaklanır. Erdemleri sandığımız şey beceriksizlikleridir, yani sıfırdır. (GÜNTHER ANDERS / İnsanın Eskimişliği)