Son satırda söylemeye hazırlandığım cümleyi başta söylemeye karar verdim...
Yıkıldık...
Kayıplarımız çok...
Ayağa kalkmak için çok çaba göstermemiz gerekecek...
Hepsini hallederiz.
Ama şu anda ne yapıyor olursak olalım...
Üzerine titrememiz gereken konu milli güvenliğimizdir; ülkenin ve devletin "sağlığı"dır.
Yaşadığımız depremin daha sonra ortaya çıkacak sosyal, ekonomik, psikolojik enkazını devletle kaldıracağız.
***
Böyle büyük felaketlerin leş kargaları vardır.
Yabancı ülkelerin strateji merkezleri, içerideki leş kargaları ve daha pek çok odak...
Zaten kaç gündür görüyor, yaşıyoruz bunu...
Onlara karşı çok dikkatli olmak boynumuzun borcudur.
***
Bunu neden vurguluyorum, anlamışsınızdır...
Sosyal medyanın
kişisel adabımızda ve toplumsal dikkatimizde açtığı gedikleri bilmeyenimiz yok...
İş sosyal medyadan da çıktı.
Depremin ilk saatlerinden beri bu türden bir
"ruh erozyonu"yla yüzleşiyoruz.
Anladım ki...
Bir süre susup olup bitenleri öğrenip anlamaya çalışmayı unutmuşuz.
Ettiği lafın sonunun nereye gittiğini hayatı boyunca tartmamış insanlara
"Yahu bir sus, iş yap, insanlara bir hayrın olsun!" demekten de imtina eder olmuşuz.
Bu halimiz yetmezmiş gibi insan acısını da hızla siyasallaştırıyoruz.
Lakin hepsi bir yere kadar!
Sonuç gelip
toplumsal dayanışma duygumuza ve milli güvenliğimizi zedeleyecek noktalara dayanıyor.
Dikkat etmeliyiz, bunu yapanlara izin veremeyiz.