İngiltere'de seçmen olduğunuzu düşünün...
Sandık, mandık... Hikâye!
İngilizler "Ülkemizi kim yönetiyor?" sorusuna tek cevap veriyorlar artık: "Bürokrasi ve finans sektörü."
***
Ama havalarına laf yok!
Hâlâ dünyaya demokrasi, sosyolojik temsil, siyasi adalet pazarlamaya çalışıyorlar...
Ukrayna'da
"Hür Dünya" havariliği onlardan soruluyor. Düşmüş başbakanları hâlâ Ukrayna'nın karanlık dehlizlerinde dolaşmaktan kendini alamıyor.
***
Hatırlayın, daha geçen yaz Muhafazakâr hükümetten
istifa eden bakan sayısı 50'yi geçmişti.
Hangi ülkede olsa...
"Tamam artık, bir de seçmene soralım" denir ama kimse lafını bile etmedi.
Derken
Boris Johnson kıytırık bir gerekçeyle istifaya zorlandı.
Yerine gelen Başbakan
Liz Truss sadece 44 gün dayanabildi.
Onun yerine de finans baronu
Golden Sachs'ta analist olarak yetişmiş
Richard Sunak geldi, malum.
***
Şimdi iki gün önce olana bakın!
Sunak, daha yeni göreve getirdiği
Hazine Bakanı Nadhim Zahawi'yi "vergi kaçırdığı iddialarını ciddi bulduğu" gerekçesiyle istifaya davet etti, Zahawi kabul etmek zorunda kaldı.
Düşünün, aslında Zahawi geçen ekimden beri
Muhafazakâr Parti Başkanı...
Şaka gibi değil mi?
Üstelik Johnson'un Başbakan olduğu hükümette de Eğitim ve Aşılama Bakan Yardımcılığı yapmıştı.
Adını koyalım...
Siyasiler
"teknik eleman/vitrin figürü" kategorisine doğru itiliyorlar.
O gider, bu gelir.
Seçmenin kime oy verdiğinin ve ne düşündüğünün hiç önemi yok!
***
Olay sadece İngiltere'de mi böyle?
Hayır!
Allah aşkına,
sürekli boşluğa konuşan birinin ABD Başkanı olması normal mi?
Almanya'da her gün fikir değiştiren Sosyal Demokrat Başbakan ve koalisyon ortakları Yeşiller gerçekten kendilerine verilen oyları mı temsil ediyorlar?
Fransa'da ikinci dönemine başlayan
Macron, oturduğu koltuğu
"dolduran" bir tip mi?
Geçiniz...
***
Küresel elitler demokrasiden de, siyasetten de, seçmenden de çoktan vazgeçtiler.
İstiyorlar ki, mevcut sistem ve siyasiler iyice gülünçleşsinler...
Bakalım bu iş nereye gidecek?
Ha, söylemeden geçemeyeceğim tabii...
İki Dünya Savaşı öncesi Avrupa'da siyasal tablo tıpatıp böyleydi.
***
NOT DEFTERİ
Her sabah güneş aynı yerden doğup aynı yerden batıyor ve beni daima aynı vaziyette, aynı masanın başında yazılarımı kara kara düşünürken buluyor. (NECİP FAZIL KISAKÜREK / Konuşmalar)