1981 Şubat'ında Süheyl Ünver Hoca'yı ziyarete gelen bir ahbabı hâl hatır faslının ardından "Sağlığınıza duacıyım" demiş...
Hoca şöyle bir bakmış...
Sonra karşılık vermiş: "Sen bana şimdi değil, beş sene sonra dua et!"
Şimdi en azından Google'ı açın; önce Süheyl Ünver kimmiş, ona bakın, sonra da vefat tarihine...
Orada Şubat 1986 yazdığını göreceksiniz.
***
Süheyl Bey hakkında okuduğum her şey bana şunu düşündürüyor...
Geleneğin bütün incilerini kabuğu içinde saklayan münevverler kuşağının; hani
güzel atlara binip aramızdan uzaklaşan
güzel insanların son temsilcisiymiş...
Hekimdi. Hocaydı. Tarihçiydi. Minyatür ve tezyinat üstadıydı.
Öyle çok ilmin ve sanatın peşinden gitmişti ki, şimdi burada saymakla bitmez.
Bu insanları bilmek, öğrenmek, hayatlarının ayrıntılarına uzanmak ve artık mümkün mü bilmiyorum ama gençlere de tanıtmak gerekiyor.
***
Geçen gün bir arkadaşım not defterime bakıp "Zaten önemli gördüğün yerlerin altını çiziyorsun, bir de buraya okuduklarınla ilgili düşüncelerini not etmeye üşenmiyor musun?" diye sorunca...
Cebinde hep bir not defteri taşıyan Süheyl Bey ve ondan aktarılan bir anekdot aklıma geldi...
Bir gün aile dostu olan diplomat ve müellif
Esad Fuad Togay kitaplarını gösterip "Şu topladığım on bin cilt kitap içinde okumadığım yok. Ama bir şeyler lazım olunca bulup çıkaramıyorum" demiş.
Süheyl Hoca bunu "Not almadığın için, bu okuma işi zayiattandır" diye yorumlamış.
Şu sözü de eklemiş:
"El-ilmi saydun vel kitabetü kaydun."
Yani "İlim av ise onu kaydederek
yakalarsın!"
***
Eh o zaman ne yapmalı?
Tabii ki
Ahmed Güner Sayar'ın şahane kitabı
"A.
Süheyl Ünver'le Sohbetler"i okumalı, değil mi?
Öyle yapıyorum ve günlerdir bu kitabın sayfalarında mutluluk içinde dolanıp duruyorum.
Oradan sizlere aktarmak istediğim çok şey var.
Ama şimdilik şunları not düşmüş olayım...
Bir sohbet esnasında şöyle demiş Süheyl Bey...
"
Ben dünyada yanlışlık yaptım; ilkmektep hocası olacakmışım.
Siz o zaman benden yetişeni görün. Ama ben ilkmektepte okumadım. Yüz sene evvel öğretmen yoktu."
Bir düğün merasimi sırasında da Esad Fuad Bey'in şu sözlerini aktarmış: "
Türkler çatalla pilav yemezler. Siz şimdi bu akşam çatalla yiyin ama kaşıkla yenildiğini de bilin. Biz, ananelerimizi küçük görme hastalığından kurtulursak, mazimizi daha iyi anlarız."