"Bilmeyenler sanırlar ki, çay rayihasının en nefisi Seylan'da duyulur.
Hayır, Seylan tarçın kokan bir adadır.
Taze çay havasını her yerdekinden latif ve kuvvetli olarak Himalaya eteklerinde son tren istasyonu Darjeeling'de teneffüs edersiniz. Bu İngilizlerin verdiği ve övündüğü bir isimdir. Yerliler için orası Gori Sankar'dır. Yani bulut yığını!"
***
Sabahın erken saatinde kitaplığa uzanıp Refik Halit Karay kitabını çekersen, olacağı budur...
Bu satırları okur, sonra kalkar mutfağa gider, dolapları karıştırırsın.
Çay yapmak gerek...
Seylan çayımı yeni getirtmiştim ama Darjeeling kutusu boş. Bir türlü sevemediğim Çinlilerin güneşte oksitlendirilmiş Oolong çayı kutusu tepeleme dolu.
Şimdi ne yapmalı?
Zaten Seylan deyince tadım kaçtı. Sri Lanka orası malum.
Birkaç ay önce iflasını ilan eden, halkı fena sıkıntılara düşen ülke. Onun için ayrı bir bahis açsam kaç kişi okuyacak, bilemiyorum.
Çayına bakıp ülkesini görmüyoruz.
1972'de adını değiştirdiğinden beri...
***
Gittim kahve yaptım ve Refik Halit okumaya devam ettim.
Neden mi?
Bugün mesela çok uzak, egzotik diyarlarda dolaşıyor olup İstanbul'u özlemek istiyorum...
"Fırtına zerre serinlik getirmedi; sıcağı arttırdı hatta...
Ah, bir yağmur yağsa.
Islanmak ihtiyacı içindeyim.
Ama buraların yağmuru değil, İstanbul'un nisan yağmurları. O yağmurlar ki bugünlerde güneş ışığına karışmış, damlalarının göbeklerinde, üstüne düşecekleri çiçeklerin çeşitli rengi, ılık ılık, dolgun, rayihalı, geçici sağanak halinde ne güzel serpilir! Yeşile konar, yemyeşil olur; leylaklar üzerine düşer, leylak kokar. Yeni baş vermiş erikler üzerinde sanki mayhoş, kirazda tatlı, marul yapraklarında yağlıdır."
Üff! Bu nasıl anlatmak, nasıl özlemektir!
***
Refik Halit'in yazıyla tasvir ettiklerine duyduğu sevginin eşi benzeri yoktur.
Şimdi Nilgün romanındaki işaretli yerlerden birini bulmalıyım.
İstanbul'un kargalarını anlatıyordu hani...
"Hani puslu akşam saatlerinde avaz avaz bağrışarak parça parça siyah ve sisli bulutlar halinde yaş damlar ve kubbeler üzerinden hızla geçip Karacaahmet ve Eyüp serviliklerine dönen kargaları..." Hah! Buldum.
Ama durmam ben burada...
Bilmem kaçıncı defa Nilgün'ü okumaya başlarım yine.
Benden eyvallah!
Size iyi pazarlar...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz