"Akdeniz'de savaşa götürecek bir saldırı teşebbüsü halinde, etkili işbirliği ve ellerinden gelen kolaylığı göstermeyi iki ülke teminat altına alır..." Bildirinin altındaki imzaları merak mı ettiniz?
Birleşik Krallık (İngiltere) ve Türkiye Cumhuriyeti...
***
Bir dakika, hemen heyecan yapmayın!
Yeni değil bu.
Tarihi 12 Mayıs 1939.
Ama yenisi görsek şaşar mıyız, ayrı hikaye.
Peki niye buraya koydum?
Hani tarihin huzursuz biçimde kıpırdanmaya başladığı dönemlere dikkat etmenizi istiyorum ya...
Unutmayın, Mayıs 1939 Nazi Almanya'sının göstere göstere bir büyük savaşa yürüdüğü dönemdir.
Büyük savaş üç buçuk ay sonra Alman ordularının Polonya'ya girmesiyle başlamıştı.
Bu mutabakat metninin ardından gelen işte o bakımdan önemli...
***
Malum, Eylül 1938'den beri Hatay artık garantörü Türkiye ve Fransa olan bağımsız bir devletti.
Ve sonunda Fransızlar, İngilizler'in de baskısına uyarak
23 Haziran 1939'da Hatay'ın Türkiye Cumhuriyeti'ne katılmasına ilişkin anlaşmayı onayladılar.
Yani...
Savaşın eşiğinde, üstelik Mussolini, Akdeniz'de tehlikeli işlere kalkışma planları yaparken
Ankara'yı memnun edecek ve İngiliz-Fransız blokuna çekecek bir hamlenin çok faydalı olacağı düşünülmüştü.
İşin bu yanı tabii
ne okullarda öğretilir, ne de medyada konu edilir...
Ama hep hamasetle de olmaz ki!
***
Bu olayı köşeme taşımamın birkaç nedeni var...
Birincisini sürekli okurlarım anlamıştır.
Ne zaman ki, devletler arasında karmaşık
toplantılar, anlaşmalar ve ortak açıklamalar yoğunlaşmaya başlar...
Ne zaman ki, dışişleri ve savunma trafiği artar...
İşte o zaman duruma uyanmak gerekir...
Bir büyük çığ toplanmakta, altüst oluş yaklaşmaktadır...
***
İkinci nedene gelince...
Son zamanlarda bir takım "Lozan hayranı tarihçiler" türedi; sosyal medyada falan Türkiye sevdalısı geçiniyorlar.
Ama soru basit...
Kardeşim madem Lozan çok iyiydi...
Musul'u, Batı Trakya fecaatini hiç konu etmiyorum...
Ama Hatay'ı niye dışarıda bırakmıştık?
Neden yurda dönüşü bir dünya savaşı arefesinin diplomatik danslarına bağlı kaldı?
***
NOT DEFTERİ
Fedakarlık ve feragat gibi vazifeden üstün hareketler istenen işlerde ve zamanlarda iltimas ve imtiyaz ne kadar ne zararlı olabilir? (FALİH RIFKI ATAY / Zeytindağı)