Eskiden Sovyet ülkeleri blokuna "Demirperde" derdik...
Winston Churchill ilk kez 1945'te bu terimi kullanırken böyle yaygınlaşacağını ummuş muydu, bilinmez!
Ama aynı yüzyıl içinde "Demirperde" devletleri birer birer yıkıldılar.
Sonra 21. yüzyıl bütün gelecek tahmincilerini şapa oturtarak, ağızlarını bir karış açık bırakarak geldi...
Ve yeryüzü "dijital demirperde"yle kaplandı.
Yoksa bütün zihinler mi, demeli?
***
"Ne anlatıyorsun sen yahu?" diye oturduğunuz yerde şöyle bir toparlandınız, tamam!
Ama ne dediğimi biliyorum.
Şimdi size bahsedeceğim kitabın yazarı, ZMET Enstititü'nün ortaklarından
Akan Abdula ise çok "içeriden" biliyor.
Son zamanlarda okuduğum en zihin açıcı kitaplardan biri olan
"Öngörülemeyenler"in bir yerinde, çocukluğu Yugoslavya'da, partinin küçükler için oluşturduğu "piyoner" örgütünde geçen yazar meseleyi şöyle dile getiriyor.
"Yılın 365 günü komünist doktrin doğrultusunda telkinden geçiyordum. Gerçek fikirlerimizin beyanı ideolojimizle bağdaşmıyordu.
Tıpkı bugün dijital algoritmaların 7/24 bize yaptığı gibi..."
Nedir algoritmalar, ne yapıyor?
Farklı olanı görme ve fikir edinme haklarımızı sürekli ihlal ediyorlar.
Yazarın deyişiyle,
"Davranışlarımız bu yolla değiştiriliyor ama söyleyecek lafımız yok. Bize soru soran da yok aslında. Yanıtlar var sadece."
***
Ne zaman dijital teknolojiden söz edilse...
Bazı arkadaşlarımız hâlâ "iyisi de var, kötüsü de" havasındalar.
Fikir değil, bilgi değil; dileklerini söylüyorlar aslında.
Derslerini çalışmıyorlar.
Bu teknolojinin kendi insan tipini oluşturduğunu, algoritmalar üzerinden çalıştığını ve algoritmaların giderek "yapay zekâ"nın eline bırakılmak üzere olduğunu falan bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar.
Bu kişilere tavsiyemdir; belki "Öngörülemeyenler" adlı otobiyografik çalışmayı okuyarak bir mesafe katedebilirler.
***
Katılırız, katılmayız ama Abdula'nın modern
"rıza mühendisliği"nden bahsederken yaptığı şu vurguyla yazımı bitireyim: "Ben artık var olmayan bir ülkenin evladıyım.
Gençliğimde odalar değil, bütün ülke yankılanırdı ama biz, bize yalan söylendiğini bilir, inanır gibi yapardık.
Bugün siz ne durumdasınız? Size de bugün yalan söyleniyor ama bunun nasıl yapıldığının çok da farkında değilsiniz.
Kendi geçmişimi düşünüyorum, sizin de bugününüzü. Hangisi daha kötü, emin olamıyorum."