Bu kelimeyi işittiğim anda...
Hani derler ya, sinirim tepeme çıkıyor.
Neden?
Çünkü kelimenin arkasına saklanan palavraları anında hissediyor insan...
İçten içe nasıl bir harf ve laf kalabalığına getirildiğini anlıyor ve bu oyuna öfkeleniyor.
İşe bakın ki, çok moda...
Mademki "çevreci" olmak hem işin şanından hem de yeni kazanç kaynağı...
O halde her cümlenin içine "sürdürülebilir" kelimesini koy, havan olsun!
***
Hiçbir şeyi sürdüremeyenler...***
Malum, siyasetçiler de "sürdürülebilir kalkınma"dan bahsetmeyi seviyorlar.***
Geçen gün bir alışveriş merkezi, sosyal medya üzerinden anket yapıyordu: "Sürdürülebilirlik kavramı size ne ifade ediyor?"
Düşündüklerimi yazsam, yanlış yere hakaret zannederler diye cep telimin klavyesine giden parmaklarımı zor durdurdum.
Meğer binanın çatısında yeni tip tarım yapacaklarmış...
Sürdürebilirlik buymuş...
Anlayacağınız, reklamcı numaraları bunlar...
Pek önemli bir hayat ve iktisat gerçeği gibi pazarlanıyor.
Gel de gülme...
Bu devasa binaları çatılarındaki meyve-sebzeler kurtarır mı?
***
BAŞA DÖNDÜK AMA ZARAR BÜYÜK!
Öyle hemen geçiştirmeye eğilimliyiz ama Sağlık Bakanı Koca'nın Giresun'da açıklamalarındaki şu vurgu çok önemli: "Grip olan vatandaşlarımızın sayısını günlük olarak ilan etsek benzer manzaralarla karşılaşacağız."
Malum geçtiğimiz iki yıl boyunca...
Üç aşağı, beş yukarı benzer cümleleri kuranların ne cahilliği ne de komploculuğu kalmıştı.
Dün Melih (Altınok) de yazdı; "panikle getirilen işlevsiz tedbirlerle, şimdi yanlış olduğu ortaya çıkan tedavi protokolleriyle salgını pandemiye çevirdik."
Ancak Melih'in "Zararın neresinden dönsek kârdır" deyişine katılmıyorum.
Çünkü zarar öyle büyük oldu ki, kâra dönmesi imkânsız.