Ya işte böyle! Bazen bir sosyal kesimin, bir "okumuşlar" tipolojisinin berbat gerçeği hiç beklenmedik bir yerde tokat gibi çarpar yüzlerimize... Mesela "Kim Milyoner Olmak ister?" gibi bir TV yarışmasında...
***
Soru şuydu...
1980'lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar, devlet tarafından bazen açık artırmada satılarak çiftliklerde zorla çalıştırılmıştır?
Dört şık vardı...
Danimarka,
Norveç,
İsviçre,
Belçika.
Yarışmacının cevabı mı?
"Aaa... Hiii... Amaaa... Kenan Bey bunlar Avrupa ülkeleri, hiç böyle şeyler yapar mı?"
***
Doğru cevap...
İsviçre'ydi.
Aslında Heidi'nin ve çıplak ayaklarının hikâyesini merak etseydik, doğru cevabı şıp diye bulurduk.
Ama öğretmediler, öğretmezler, zaten bizimkiler öğrenmek de istemezler.
Pek sevdiği
İngiltere'nin kraliçesi gibi ekran karşısındaki izleyicilerini selamlayan yarışmacı hanımefendinin şu dediği de çarpıcıydı:
"Şıklar Ortadoğu'dan gelse, tamamdı."
***
Başka bir soru olsaydı...
Bir gram daha elmas çıkarmak için yeterince çalışmadı diye Kongolu babayı cezalandırmak için çocuklarının kolunu kesen sömürgeciler kimlerdi diye sorulsaydı mesela...
Belçika der miydi yarışmacı?
Daha doğrusu, malum sosyal kesimin aklından geçer miydi?
Hayır.
Zaten yarışmacı da, hatırlayacaksınız,
"Belçika'yı çoook severim" demişti.
***
Bir kişiden değil, yanlış anlaşılmasın, yıllarca ülkeyi ve her zaman da kültürel iktidarını elinde tutmuş bir kesimden söz ediyorum.
Basit bir cehaletten değil,
içine sınıfsal ve kültürel arzular tıkıştırılmış seçilmiş bir cehaletten söz ediyorum.
Eğitimle oluşturulmuştur bu "kafa" ve eğitimle giderilmesi için de hâlâ hiçbir şey yapılamadı.
***
Şu köşede yıllardır "Ne zaman lise müfredatına sömürgecilik tarihi dersi konulacak?" diye sorup durdum.
Defalarca yazdım; üniversitelerimizde oryantalizm çok işlenmeye başladı, güzel ama oksidantalizm konusunda yerimizde sayıyoruz; Batı'yı doğru düzgün tanımıyoruz diye...
Daha ne kadar yazıp çizeceğim, bilemiyorum.
***
NOT DEFTERİ
Rahat bırakılmak istiyorlar ve hiçbir şeyden kulak ve beyinden ettikleri kadar nefret etmiyorlar. İdealleri kulaksız ve beyinsiz bir kitle olmak... (THOMAS BERNHARD / Kireç Ocağı)
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz