"Kafamla değil, kalbimle tasarladım..."
Orta yaşlarının sonlarındaki adam karısına sarılıp oturma odalarındaki dev camekândan İskoçya'nın ıssız kırlarına bakıp bunları söylüyor.
Camekânın dışında üzerine yeni bir ev inşa edilecek kadar geniş bir teras uzanıyor.
Terasın bir ucunda yağışlı mevsimin geçmesini bekleyen iki şezlong ve bir sehpa var.
Çiftimiz emeklilik birikimleriyle eski evlerinin satışından gelen parayı bunu inşa etmeye harcamış.
Dağ başında 500 küsur metrekarelik şık bir taş yığını...
Ama "kalp" bu mudur?
Terasın yalnızlığa adanmış ıssız görüntüsü içimi üşütüyor, kanalı zaplıyorum.
***
Belki anlamışsınızdır...***
"Mutluluğun Sakıncaları" kitabının yazarı Elizabeth Farrelly, beyaz yakalı emeklilerdeki "büyük ev manyaklığı"nın Avustralya'da geldiği noktayı şöyle sorguluyordu: "Bu evleri nasıl oluyor da hakkımız olarak görüyoruz?***
Bu satırları yazmadan önce 2025 sonrasının muhtemel ekonomik gelişmelerine dair iki makale okudum...
Büyük evlere ne olacağı umurumda değil elbette.
Lakin edindiğim izlenim şu..
Artık sadece zenginler, zengin görünecek!
Orta sınıfların birbirlerine hava atmak için pek az zamanı kaldı sanırım.
Belki Metaverse'in sanal evlerinde tatmin olurlar
Şimdi pazar pazar işin o tarafını anlattırmayın bana...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz